Ana içeriğe atla

Prof. Dr. Savaş:“PNEMONİAE ÖLÜMCÜL HASTALIKLARDA İKİNCİ SIRADA YER ALIYOR.”

Ankara Üniversitesi Göğüs Hastalıkları Ana bilimi Dalı Öğretim Görevlisi Prof. Dr. İsmail Savaş, Muhabirimiz Esra Öz’e Pneumococcus’un tanı ve tedavileri hakkında bilgi verdi.

Pneumococcus’un bir mikroorganizma olduğunu ifade eden Savaş bu bakterinin asıl adının Sterptococcus pneumoniae olarak adlandırıldığını ifade etti. Pneumococcus’un solunum yollarında, sinüs yollarında ve kulak yollarında hastalık oluşturan, GR(+), alfa hemolitik, katalaz negatif yapıda bir kümeler topluluğu olduğunu ifade eden Savaş, tanı yapılması için balgam kültürü yapıldığını belirtti. Prof. Dr. Savaş, “Bu balgam örneğinin incelenmesi sonucunda üreme özelliklerine göre kümeler halinde zincir oluşturması veya diplokok formunun böbrek şekline benzer karakteristik bir görüntüsü bulunması durumunda Pneumococcus tanısı konur. Oluşturduğu hastalıklar, radyolojik görüntüleme yöntemleri ve boyanma yoluyla farklılıklar gösterebilmektedir” diye konuştu.
Pneumococcus’un bir solunum yolu hastalığı olması sebebiyle, kulak iltihaplanması yani otitis media’ya sebep olabildiğini dile getiren Savaş, hekimin tanı koymasına yardımcı olabilecek belirtiler hakkında da bilgi verdi. Savaş şunları söyledi: “Hasta şu şikayetlerle gelebilir; üşüme, titreme, öksürük,ateş, iştahsızlık, şuur bulanıklığı, özellikle çocuklarda ilgisizlik, yaşlılarda bilinç kaybı görülmektedir. Akciğer filmi çekilerek ön teşhis konabilir”

Splenektomili hastalarda daha çok ölümcül olabiliyor
“Pneumokok’un özellikle bulaşma yolu yok” diyen Savaş, nezle, grip gibi vücut direnci zayıflamış kişilerde, yaşlılarda, Akciğer hastalarında, kalp hastalarında, şeker hastalarında, ilaç kullanımından kaynaklanan durumlarda ve kanser hastalarında görülme risklerinin arttığını kaydetti. Savaş şunları söyledi: “Çocuklar bu bakteriyi diğer çocuklara da bulaştırabilir. Bulaşma öksürme, yıkanmamış ellere dokunma veya öpüşme gibi doğrudan temas yoluyla olabilir. Çocukların toplu halde bulunduğu kreş ve anaokulu gibi yerlerde çok hızla yayılabilir. Küçük çocuklar bağışıklık sistemleri henüz tam olarak gelişmediği için, pnömokoklara karşı daha savunmasızdır.”

Savaş, Pneumococ’un splenektomili hastalarda daha çok ölümcül olabildiğine işaret ederek, “Splenektomili hastalar vücudundaki toksinleri atamadığı için ağır iltihap salgılaması ile karşı karşılardır. Bu durumda Pneumococ’la karşı karşıya kalan hastalar, vücudun savunma mekanizmasını çalıştıramazlar. Böylesi durumlarda sonuç öldürücü olabilir” Pneumoniae’nın zatüre infeksiyonlarından bir farkının olmadığını söyleyen Öğretim Görevlisi Prof. Dr. İsmail Savaş, direnci düşük kişilerde boğazdan kaynaklanan bulaşma olabileceğinide ekledi. Savaş şöyle devam etti: “Ölümcül hastalıklar içinde ülkemizde ilkini ishal hastalıkları alırken ikinci sırayı Pnemoniae almaktadır. Özellikle çocuklarda ölüm riski yüksektir.Son yıllarda bunun fark edilmesi üzerine çocuklarda ölümleri engellemek amacıyla önlemler alınmaya başlanmıştır . Pnömokoklar sağlıklı insanların burun, geniz ve boğazında yaygın olarak bulunurlar. Bu bakteriler; zatürre, menenjit , orta kulak iltihabı , sinüzit, bakteriyemi (kan dolaşımına bakteri karışması) ,gibi enfeksiyon hastalıklarına neden olurlar. Bu enfeksiyonlar en sık kış aylarında ortaya çıkmakla birlikte, her mevsimde görülebilir.

Pnemoniae’ya da ilk tercih antibiyotiktir
Tedavi yöntemi olarak antibiyotiklerin kullanıldığını açıklayan Savaş, zamanla bakterilerin direnç oluşturmasından kaynaklanan zorluklar olabildiğini ancak, henüz ülkemizde bu durumun ileri seviyelere ulaşmadığını kaydetti. Savaş “ ABD’de yüzde kırkı bulan direnç, ülkemizde yüzde iki ile sınırlı kalmaktadır. Bu sebepten dolayı da ilk tercihi Penisilinler almaktadır” dedi.

Hastalık oluştuktan sonra tedavinin hem maddi zorlukları hem de hastanın sıkıntılarını beraberinde getirdiğini kaydederek, “Şuanda hastalıklar oluşmadan önce tanı konmasına yönelik çalışmalar hız kazandı.Bu nedenle zatüre olan hastalarda hemen antibiyotik başlanılıyor. Böylece hasta riske atılmaktan kurtarılmış oluyor” diye konuştu.
Korunma yollarından birisininde immün sistemi düşmüş çocuklara uygulanan Pneumococcus aşıları olduğunu ileten Savaş, bu aşının yetişkinlerde de 5-10 yılda bir tekrarlanarak yapılması gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Savaş, tüm hastalıklarda olduğu gibi Pneumococcusda da doğru beslenmeye dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı.

Aşı toplam 4 doz uygulanması gerekiyor
Konjuge pnömokok aşısının, 6 hafta ile 9 yaş arasındaki tüm bebek ve çocuklara uygulanmasını önerdiklerini bildiren Savaş, bu aşının bebeklerde 2. aydan başlayarak en az bir ay ara ile 3 kez ve 12. - 15. aylar arasında bir doz daha olmak üzere toplam 4 doz uygulanması gerektiğini söyledi. Savaş, diğer yaş grupları veya geç başlayan çocuklar için de farklı bir aşılama programı bulunduğunu dile getirdi.
“2000 yılından beri ABD, Kanada gibi ülkelerde tüm 0-2 yaş çocuklar için pnömokok aşısı önerilmektedir” diyen Prof. Dr. İsmail Savaş, bu aşının çocukları pnömokok adı verilen tehlikeli bir bakterinin yol açtığı enfeksiyonlardan korumak üzere hazırlandığını kaydetti. Konjuge pnömokok aşısının diğer çocukluk çağı aşılarıyla birlikte uygulanabildiğine dikkat çeken Savaş, polisakkarit pnömokok aşısının ise 2 yaş üzerindeki risk taşıyan kişilerde kullanıldığını açıkladı.. Savaş, aşı uygulandıktan sonra 5 ile 10 yıl süre korunma sağladığını da belirtti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge