Ana içeriğe atla

TRAFİK KAZALARI İLE İLGİLİ YENİ YASA ÇIKACAK

Özel hastanelerin dağılımındaki kriterlerden, acil servise gelen her hastanın kabulünden dolayı hastanelerin zarara uğramasına kadar birçok konu hakkında Sağlık Dergisi’ne bilgi veren Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü Doç. Dr. İrfan Şencan, sıkıntı yaşanan durumlarla ilgili olarak objektif kriterler çerçevesinde uygulamalarla ilgili değişiklikler yapabileceklerini söyledi.

Ülkemizde sık yaşanan trafik kazaları sonucunda acil servislerin hastaları geri çevirme döneminin artık geride kaldığını belirten Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü Doç. Dr. İrfan Şencan, bundan sonra olanağı olmayan hastaneler, hastaları, tedavi olanağı bulunan hastanelere sevk etmekle sorumlu olacağını belirtti. Şencan, “Acil hastalar, sevk edilene kadar hastaneyi terk etmemeleri için tabelayla uyarılacaklar. Genelge uyarınca, acil servislerden başka hastanelere sevk edilen vatandaşları, farklı hastanelere ilk başvurulan hastanenin sevk etmek zorunda olacak. Sevklerde kendi ambulansını kullanmayacak olan hastaneler, 112 Acil Servis’i arayarak ambulans getirtmek yükümlülüğü altında bulunacak. Vatandaşlar, acil servislere asılacak tabelalarla, “Hastane sizi sevk edecek, kendi başınıza hareket etmeyin” uyarısında bulunulacak. Acil servislerde bu tür vakaları savsaklayan personele sıfır tolerans gösterilecek” diye konuştu.

Yeni Yasa Çıkacak
Acil servise başvuran hastayı hiçbir hastanenin geri çevrilmediğini hatırlatan Şencan,”Hastanelere trafik kazası sonucu gelen hastalarla ilgili ödemelerde problemler yaşanıyor. Bunu düzeltmek için hükümet harekete geçti. Yakın zamanda yasa değişikliği yapılacak. Zorunlu trafik sigortalarında yaralanmalarla ilgili belli bir prim yatırılıyor, bu da sigorta şirketlerinin üzerinde sorumluluk oluşturuyor. Sigorta şirketi risk ortaya çıktığında ödeme yapıyordu. Ancak riskin primi ödeniyordu ve bu ücret SGK’dan alınıyordu. Evraklardaki eksikliklerle ilgili sorunlar yaşanmaya başlandı. Bu tasarıyla beraber risk primi de riskin kendisi de SGK’ya bağlı olacak. Yeni yasa sayesinde SGK’nın da hastanın da mağduriyeti önlenmiş olacak” dedi.

“Planlamaları Uzman Tabip Sayısı Belirliyor”
Özel hastanelere yaklaşımın gelişmiş ülkelerde yapılan uygulamalarla aynı şekilde olduğunu kaydeden Şencan, sağlık alanında personel sayısının uygulamaları sınırladığını söyledi. Şencen, istihdam yapılırken birkaç noktanın önem taşıdığına dikkat çekerek şunları söyledi: “Kamu, özel ve üniversite hastanelerinde personel istihdam değerlendirmesi yapılırsa planlama olmak zorundadır. Hastane ve çalışanların bölgelemesinde ve ayırımında uygulamanın temeli, uzman hekim sayısına dayanıyor. Uzman doktorun dengeli dağılımı açısından planlama yapıyoruz.”

“Özel Hastane yatırımını engellemiyoruz”
Kamu ve özel kurum dengesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Şencan, “Özel hastane yatırımını engellemiyoruz. Ancak bizim istihdamımızdaki uzman hekimlerimiz alınarak yatırım yapılıyor. Ne zaman uzman hekim başka yerden alınırsa, o zaman karışmayız. Yurt dışından hekim getirilmesi söz konusu olabilir ancak, bunun da önüne geçildi” diye konuştu.

“Kamu ve Özeldeki Oran 4’te Biri Geçmemeli”
Kamu ve özel sağlık kuruluşlarında personel sayısı oranının 4’te biri geçmemesi gerektiğini belirten Şencan, “Her halükarda özel hastanelerde muayene için belli bir ücret farkı alınıyor. Özel sektör tabii olarak daha karlı olacak alanlara kayıyor. Özelin çalışma şartlarını belli miktarda serbest bırakıyoruz. Özel sektörde uzman tabip sayısı açısından bütün öngörülerin çok üzerinde olduğu için, kamu-özel dengesini sağlayıncaya kadar yeni ön izne geçit vermeyeceğiz. Bu bağlamda tamamen de yatırımcının önü kesilmiş değil. Tıp merkezleri birleşip hastane olabiliyor veya hastaneleri taşıyabiliyorlar. Zaten özel hastanelerde kontrolsüz büyüme olmuş ki doğru yere yatırım yapılamamış. Artık hastanelerin taşınma ihtiyacı hissediyor olması da, bu yatırımın planlanarak yapılmadığını gösteriyor” şeklinde konuştu.

“Özel Sektörde Hekim Açığı Sorunu Yaşanmayacak”
Şencan, mecburi hizmetini bitiren hekimlerin istifa ederek özele geçmesi veya başka bir yere dönem tayini çıkması durumunda, bu hekim tek ise başka bir hekim göreve başlayana kadar görevine devam etme zorunluluğunun olduğunu hatırlattı. Şencan, bu uygulamanın yakın zamanda özel sektör içinde geçerli olacağını bildirdi. Bu yeni uygulama ile hem özel sektör yöneticilerinin hem de hastaların mağduriyetinin ortadan kalkacağını kaydeden Şencan, özel hastanelerden ayrılan hekimin yerine bir uzman gelmedikçe hekimin başka yerde görev alamayacağını söyledi. Özel sektör yöneticilerinin uzman alacakları zaman kendilerine haber verilmesini istediklerini belirten Şencan, “Biz de o yere uzmanımızı ayarlayalım, yeni uzman geldiğinde de görevine başlayabilsin” dedi.

35 Yaş Üzerinde Tek Embriyo Kısıtlaması..
35 yaşın gebeliklerde bir kırılma noktası olarak görüldüğünü, o yaşa kadar tek embriyo ile de belli bir optimum rakama ulaşabildiğine dikkat çeken Şencan şu bilgileri verdi: “35 yaş üzerinde embriyo optimum rakamın çok altında kalıyor, o yüzden de iki embriyoya izin veriliyor. Hasta iki kez denemiş, ancak başarılı olamamışsa 2 embriyoya izin veriliyor. Bu uygulama iki ucu keskin bıçak gibi, hem gebelik oranı düşüyor hem de çoğul gebelik riski artıyor. Çoğul gebelikte embriyo anne karnında redüksiyon ile öldürülüyor ya da ikiz, üçüz ve dördüz gebelikler ortaya çıkıyor. Ne kadar çoğul gebelik olursa o kadar erken doğum riski, o kadar prematüre riski, o kadar uzun yeni doğan kuvözünde kalma riski ve o kadar özürlü bebek olma riski ortaya çıkıyor. Bazı vakalarda embriyonun tekrarlanması gerektiğinde, hekimler embriyoyu dondurabilirler. Her hangi bir kısıtlama olmaksızın, dolayısıyla ayda bir siklus deneme şansı oluyor. Bazı vakalarla ilgili objektif, suistimale gitmeyecek ve bilimsel kriterler ortaya çıkmış olsa, uygulamada değişiklik yapılabilir. Şu anda elimizde böyle objektif ve kolay ayırt edilebilir bir kriter olmadığı için, kurallar uygulanmaya devam ediyor. Objektif bir kriter gelirse değişiklik yapılabilir. Zaten uygulamada çok az spermi bulunan hastalar ve yumurta dondurması sakıncası olan hastalar hariç tutuldu. Buna karşı bazı uzmanlık dernekleri kendisini ‘uzmanların derneği’ olarak algılıyor. Ancak biz objektif olarak bakabilen, hastanın yararına olan her türlü bilimsel kuralları alarak değişiklik yapmaya hazırız.”

“Yurt Dışına Giden Hekimler Öğrendiklerini Öğretmeliler”
Öğretim üyelerinin yurt dışındaki eğitimlere görevli olarak gittiklerini ve öğrendiklerini öğretmekle yükümlü olduklarını hatırlatan Şencan, “Belli şartlar sonucunda hocalar öğrendiklerini, kendi tekelinde tutup öğretmemek gibi bir durum söz konusu olamaz. Hekim zor vaka uygulaması yaptığında bunun karşılığı veriliyor” şeklinde konuştu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge