Ana içeriğe atla

“ÇOK TETKİK, HİÇ TETKİK YAPILMAMASI ANLAMINA GELİR”

Performans Sistemi ile Türkiye'de MR ve Tomografi çekimlerinde büyük artış olduğunu kaydeden Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Okhan Akhan, bu durumun niceliği arttırırken, niteliği düşürdüğünü belirtti.

Türk Radyoloji Derneği tarafından gerçekleştirilen 31. Ulusal Radyoloji Kongresi’nde düzenlenen basın toplantısında Türkiye'de ve dünyada tanı ile tedavi amaçlı görüntüleme yöntemleriyle ilgili son gelişmeler değerlendirildi. Toplantıya Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Okan Akhan, Türk Radyoloji Derneği Bilimsel Kurul Başkanı Prof. Dr. Mithat Haliloğlu ve Türk Radyoloji Derneği Başkanvekili Prof. Dr. Tamer Kaya katıldı.
Toplantıda konuşan Prof. Dr. Akhan, röntgen Işınının keşfinden 115 yıl geçtiğini ve aradan geçen zamanda radyoloji açısından çok önemli aşamalar kaydedildiğini söyleyerek, "Günümüzde radyolojik inceleme olmaksızın tanı ve tedavi neredeyse yapılmamaktadır” dedi. Prof. Dr. Akhan, bin 500'ün üzerinde radyoloji uzmanının katıldığı kongrede hasta ve hekimi korumaya yönelik x ışınlarının azaltılması, tanı ve tedavi amaçlı yeni yöntemler gibi konuların ele alındığını kaydetti.

“Mamografi ile Meme Kanserinden Ölümler Yüzde 25-30 Azalıyor”
Mamografinin meme kanserinde tarama ile ölümleri azaltan tek yöntem olduğunu belirten Prof. Dr. Akhan , “Mamografi taraması meme kanserinden ölümleri yüzde 25-30 azaltıyor. Çok yüksek çözünürlükte görüntü elde edebiliyoruz. Uygun tarama programlarıyla toplumda yaygınlaştırılırsa meme kanserini erken dönemde yakalamak ve tedavisini yapmak mümkün olacak. 40 yaşından sonra 2 yılda bir rutin mamografi yapılmalı, 49-50 sonrasında ise yılda 1 kez mamografi yapılmalıdır” diye konuştu.

“Sanal Anjiyografi ile 3-4 Dakikada Tanı Konuyor”
Girişimsel radyoloji ile tanı koymanın dışında tedavi etmenin de mümkün olduğunu kaydeden Prof. Dr. Akhan, hastaların sağ kalım süresi ve yüksek yaşam kalitesinin artırılabildiğini ve büyük bir yelpaze içinde çok sayıda işlem yapabildiklerini dile getirdi. Prof. Dr. Akhan, damara girilmeden yapılan sanal anjiyografi ile anjiyo korkusuna son verildiğini, kalp damar hastalıklarının belirlendiğini söyledi.

“Karaciğer, Akciğe ve Kemik Tümörlerinde Kanser Lokal Tedavi Edilebiliyor"
Bilgisayarlı tomografi ile artık kalbi besleyen damarların taranıp, tıkanmanın tam olarak saptanabildiğini bu işlemin de koldan ven içerisine opak madde sayesinde çok kısa sürede yapılabildiğini söyleyen Prof. Dr. Akhan, karaciğer, akciğer, meme kanserleri, bazı böbrek üstü bezleri ve kemik tümörlerinde kanserin lokal tedavisinin özel iğnelerle hasta yatırılmadan çok kısa sürede tedavi edilebildiğini belirtti.

“BT ile 3-4 Dakikada Tetkik Yapılıyor”
Bilgisayarlı Tomografi (BT) ile vücuttaki tüm damarları 3 boyutlu değerlendirebildiklerini kaydeden Prof. Dr. Akhan, “Koroner BT anjiyografi kalp damarlarının görüntülenmesinde ve bu damarların hastalıklarının belirlenmesinde son 10 yıldır kullanılan yöntem. Bu tetkikin en önemli özelliği “koroner anjiyografi” tetkikinden farklı olarak hastanın kasığından girilerek yapılmaması, hastanede kalmayı gerektirmemesidir. Damar içerisine girilmediğinden tetkik sonrası yan etki tehlikesi bulunmuyor. Tetkik hastanın Bilgisayarlı Tomografi cihazına yatmasından sonra 3-4 dakika içersinde sonlanmakta ve hasta işlem sonrasında günlük yaşamına devam etmektedir. Tetkikin uygulanması için hastaya koldan ince bir iğne ile kontrast madde verilmektedir. Koroner BT anjiyografi tetkikinin en sık kullanım alanı koroner aterosklerotik hastalıkların ( koroner damar sertliğinin), bu daralmaların saptanmasıdır. Koroner BT anjiyografi damarların içini ve duvarını eş zamanlı olarak görüntülemektedir. Bu nedenle başka tetkiklerle gösterilemeyen erken dönem damar sertleşmesi saptanmakta ve cerrahi yöntemlere gerek kalmadan bu hastaların tedavisi mümkün olmaktadır. Bypass cerrahisi geçirmiş hastaların da bu işlem esnasında yerleştirilmiş yeni damarları koroner BT anjiyografi ile değerlendirilebiliyor. Öte yandan stent uygulanan hastaların rutin kontrolleri de yine BT anjiyografi ile konforlu ve güvenli bir şekilde yapılabiliyor” dedi.

“Radyoloji Hizmetinde Nicelik Değil Nitelik Önemli”
Radyoloji hizmetinde nicelik değil niteliğin önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Akhan şunları kaydetti: “Performans sistemi ile MR ve tomografi çekimlerinde büyük artış var, bu hastalar açısından sakıncalar yaratıyor. Çünkü bu hekimi zorlayan bir konudur. Özellikle öngörülen ücretlendirme sisteminin halen uygulanmakta olan nicelik bazlı, sayıya dayanan, hizmet karşılığı ücret prensibini benimsemiş, parça başı ücretlendirme yapan performans sistemine benzer olması endişelerimizi daha da artırmaktadır. Performans Değerlendirme sisteminin ölçüm yöntemlerinin büyük oranda nicelik, yani sayıya dayandırılmasının doğru olmadığı artık tüm dünyada inanılan bir konudur. Performans sisteminin çok hasta bakmayı gerektiriyor. Ancak burada bir üst sınır belirlenmiyor. Niceliğe dayalı performans çok yanlış. Bu tıp alanındaki eğitim ortamını da olumsuz etkiler. Kalite üstünden performans uygulamasının getirilmesini arzu ediyoruz. Özellikle eğitim hastanelerinde performans eğitim ve bilimsel araştırmayı da kapsamalı. Devlet hastanesi gibi çalışan üniversite hastaneleri olmamalı.”

“Radyologlar Ücretli Köle Oldu”
Hastanelerde radyoloji alanında hizmet alımı yapıldığını ancak bu hizmet alımının kalitesi tanımlanmadan bir sözleşme yapıldığını belirten Prof. Dr. Akhan, şunları kaydetti: “Hizmet alımı yoluyla faaliyet gösteren 150'den fazla birim olduğu söylenmektedir. Bazı birimlerde daha fazla tetkik yapmak üzere uluslararası kabul görmüş protokoller gözardı edilerek tetkikler yapılmaktadır. Bir birimde bir BT (bilgisayarlı tomografi) cihazı ile 400 BT, bir başka birimde bir MRG cihazı ile 180 MR yapılmaktadır. Çok tetkik hiç tetkik demektir. Bu hastalara ve devletimize para kaybettirmektedir. Bunun hiç kimseye faydası yoktur. Hizmet alımıyla ücretleri düşürerek, hizmet yaptırdığını sanan devletimiz yanılıyor. Yapılan tetkiklerin kalitesi düşük oluyor. Bu nedenle hastalarımızı tekrar tekrar tetkike gönderiyoruz. Hastalarımız ellerinde 7-8 CD ile geziyor. Bu hem hastalarımız hem de devletimiz için olumsuz bir durum. Radyologlar ücretli köle haline getirildi. Günde önlerine 100-150 hasta geliyor ve onlar hakkında rapor yazmaya zorlanıyorlar. Halkımızın bu sistemin zararlı olduğunu bilmesi gerekiyor. Hizmet alımı yapılan yerlerde bir standart belirlenerek, bu cihazlarla işlemlerin üst sınırının belirlenebilir. Bu standartlar belirli periyotlarla güncellenebilir. Ancak, bunu yapınca da 60 TL'ye tetkik yaptırmamamız lazım.”
Prof. Dr. Akhan, Türk Radyoloji Derneği olarak radyolojik görüntülemede izlenmesi gereken yolun, standartların belirlenmesinde ve tüm hastanelerde uygulanmasını sağlamak için Sağlık Bakanlığı'na yardımcı olmaya hazır olduklarını dile getirdi.

“Röntgen ve Bilgisayarlı Tomografi Çekimlerinde Dikkatli Olunmalı”
Prof. Dr. Akhan, bir soru üzerine x ışınlarının kullanıldığı röntgen ve bilgisayarlı tomografi çekimlerinde dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Bunların mutlaka gerektiğini ve hekim önerisiyle yaptırılmasının büyük önem taşıdığına dikkat çeken Prof. Dr. Akhan, “Vatandaşımızın işi gerçekten çok zor. Bazen yakınlarım hastalandıklarında ne yapmam gerektiği sorusunu ben de soruyorum. Bu yüzden bu işi düzeltelim diyoruz. Vatandaş mutlu görünüyor, korkutucu olan da bu. Dünyada bir hekimin günde kaç hastaya bakması gerektiği bellidir. Aksi halde bir hekimin hekimlik yaptığını söylemek mümkün müdür?” dedi.

“Cihazların Kalibrasyonu Bağımsız Bir Kuruluş Tarafından Yapılmalı”
Prof. Dr. Akhan, bir başka soru üzerine, bu cihazların bağımsız bir kuruluş tarafından kalibrasyonun yapılması gerektiğini, ancak bunun Türkiye'de henüz yeni yeni yapılmaya başlandığını söyledi. Radyolojik yöntemlerle vücuttaki tüm kistlerin çok etkin olarak tedavi edilebildiğini belirten Prof. Dr. Akhan, “Bu dünyada giderek artan bir uygulamadır. Dünya buraya giderken biz cihazların kullanımıyla ilgili sorunları dile getiriyoruz. Elimizdeki cihazlar son derece gelişmiş, ama bunları gerektiği gibi kullanamamak ve hastaya zarar verdiğini görmek içimizi acıtıyor. Hastane yönetimiyle şirket adeta hastaya kötü tetkik yapılması üzerinden anlaşmış oluyor” şeklinde konuştu.

“Çocukların Kilosuna Göre Ayarlama Yapılıp, Mümkün Olan En Az Radyasyonu Vermek Gerekir”
Türk Radyoloji Derneği Bilimsel Kurul Başkanı Prof. Dr. Mithat Haliloğlu da dünyada radyolojik cihazlarla ilgili büyük gelişmeler olduğunu ve eski jenerasyon cihazların bir bölümünün 3. dünya ülkelerine satıldığını belirterek, bunların denetiminin tam yapılamadığını söyledi. Çocuklarda radyoloji işlemlerinin çok dikkatli yapılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Haliloğlu, “Çocukların kilosuna göre ayarlama yapılıp, mümkün olan en az radyasyonu vermek gerekir, ama bunun eski teknoloji cihazlarıyla yapılması mümkün olamıyor. 2 aylık bebek ayarlama yapılamayınca korkunç bir radyasyona maruz kalabiliyor. Çocuklar bu konuda daha duyarlı, önlerinde uzun bir hayat var. Uygun olmayan cihazlarla yapılan çekimler yüzünden tekrar tekrar çekim yapılmak zorunda kalınabiliniyor. Yeni jenerasyon cihazlarda radyasyon dozunu ayarlayabiliyoruz. Ama eski cihazlarda bu yok. O zaman çocuk erişkinin aldığı korkunç miktarda doz almış oluyor. Bu da uygun olmayan eksik görüntülerin ortaya çıkmasına neden oluyor” diye konuştu.

“Çok İleri Tetkikler Yerine Röntgen Çekimiyle de Çok Şey Yapılabilir”
Türk Radyoloji Derneği Başkanvekili Prof. Dr. Tamer Kaya da bir hastada en etkili tetkik yönteminin uygulanmasının önemine işaret ederek, hekimlerin bazen iş yoğunluğundan bunu tam olarak yapamadığını ifade etti. Prof. Dr. Kaya, “BT, ultrasonografi, MR yaygın olarak kullanılırken etkili olan direk röntgeni önemsemiyoruz. Eğitimde bunu çok atladık, uzmanlar üzerindeki aşırı iş yükü temel noktada bizi engelliyor, vereceğimiz ucuz hizmeti yapmamızı engelliyor. Çok ileri tetkikler yerine röntgen çekimiyle de çok şey yapılabilirken bunun zaman zaman yapılmıyor. Bu daha ucuza verebileceğimiz bir hizmeti engelliyor” dedi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge