Ana içeriğe atla

“KIKIRDAK HÜCRESİ NAKLİNİ TÜRKİYE’DE SAYILI HEKİM YAPIYOR”

Kıkırdak Harabiyetlerinde uygulanan yöntemler hakkında Sağlık Dergisi’ne bilgi veren Almanya Giessen Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Erhan Başad, yurt dışında uygulanan “kıkırdak hücresi nakli ya da tamiri” yönteminin Türkiye'de sayılı hekim tarafından yapıldığını belirtti.

Dizdeki kıkırdak harabiyetinin tedavisi, Almanya'da özel eğitim alan birkaç hekim tarafından Türkiye'de de uygulanıyor. Bu yöntemle hastanın vücudundan biyopsi ile doku alınıyor. O dokudaki hücreler laboratuvarda çoğaltıldıktan sonra hastaya naklediliyor. Uzmanlar, daha önceki tekniklere göre önemli avantajlar sağlayan yöntem sayesinde, hastaların yürüme sonrası dizde ağrı ve şişlik şikayetinin ortadan kalktığını ve belli bir aşamadan sonra ileride artrozun önlenerek dize protez ihtiyacı ihtimalinin azaldığını belirtiyor.

“Kıkırdak Harabiyetlerinde Kıkırdak Nakli ya da Tamiri Yapılıyor”
Kıkırdak hücresi nakli cerrahisi alanında başarılı operasyonlar gerçekleştiren Almanya Giessen Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Erhan Başad, kıkırdağın herhangi bir hasar ya da yaralanma olduğunda kendisini tamir etme veya yenileme özelliğine sahip olmadığını söyledi. Vücuttaki derinin çok ağır olmadığı sürece kendini yenileyebildiğini, kemik yoğunluğunun bazı tedavilerle artırılabildiğini, ancak kıkırdağın kendisini yenileyemediğini belirten Başad, bu nedenle kıkırdak harabiyetlerinde kıkırdak nakli ya da tamirine yönelik önemli çalışmalar yapıldığını kaydetti.
Bu alanda yaptığı araştırmalarla alanında dünyaca tanınan hekimler arasında yer alan Başad, kıkırdak nakli ve kıkırdak tamirinin, ortopedi dalı içinde henüz yeni işlenmeye başladığını dile getirdi.

“Yaralı Kıkırdak Bölgesi Eskidikçe, Kireçlenme veya Artroz Denilen Hastalığa Yol Açıyor”
Kıkırdak harabiyetinin en sık spor yaralanmaları sonrasında ortaya çıkan ve genellikle dizde görülen yaralanmalarda uygulandığını vurgulayan Başad, genellikle genç yaştaki sporcularda görülen menüsküs veya çapraz bağ yırtılmalarında, eklemdeki kıkırdak dokunun da zedelendiğini söyledi. Başad, bu gibi durumlarda kıkırdak dokusuna erken müdahale gerektiğini belirtti.
Yaralı kıkırdak bölgesinin eskidikçe, kireçlenme veya artroz denilen hastalığa yol açtığını dile getiren Başad, kireçlenme ile birlikte kıkırdaktaki harabiyetin daha da ilerlediğini ve bir süre sonra kişinin sorun yaşanılan bölgeyi kullanmakta zorlanabileceği uyarısında bulundu. Başad, bu tür vakalarda tamire teşvik, kıkırdak nakliyle tamir veya çoğaltılmış kıkırdak hücreleriyle rejenerasyon tekniklerinin uygulandığını söyledi.

Mikrokırık Yöntemi, Kıkırdak Dokusu Nakli ve Kıkırdak Hücresi Nakli
Başad şunları kaydetti: “Mikrokırık yöntemiyle, zedelenmiş kıkırdak temizlendikten sonra altındaki kemiğe küçük delikler açılıyor ve kanayan bölgeye kemikte bulunan kök hücreleri yerleşerek bir tamir dokusu oluşturuluyor. Bu yöntem özellikle küçük çaptaki defektler için yararlı oluyor. Kıkırdak dokusu naklinde ise kemik ve kıkırdaktan oluşan parçalar bir yerden alınarak sorunlu olan bölgeye naklediliyor. Teknik daha çok küçük çaptaki defektler için uygun oluyor. Tedavide üçüncü yöntem olan doku çoğaltılarak kıkırdak hücresi naklidir. İlk olarak hastanın vücudundan biyopsi ile insan vücudunda kendiliğinden çoğalmayan kıkırdak dokusundan, az bir miktar alınıyor ve o dokudaki hücreler özel bir laboratuvarda çoğaltılıyor. Ardından hastaneye geri gönderilerek hastaya naklediliyor. Büyük yaralanmalarda oldukça başarılı olan tedavinin ismi otolog (hastaya ait) kondrosit transplantasyonudur.”

“Eski Yöntemde Kıkırdağın Alındığı Yerde Defekt Denilen Bir Bozukluk Oluyordu”
Tekniklerin uygulanabilmesi için hastanın 45 yaşının altında olması gerektiğini belirten Başad, kıkırdaktaki yaralanmanın izole ve etrafının sağlıklı kıkırdak dokusuna sahip bulunması gerektiğini vurguladı. Bu teknolojiden önce hastalardan silindir seklinde kıkırdağın alınarak (osteokondral transplantatsyon) defektli yere mozaik (Mozaikplasti) gibi yerleştirildiğini kaydeden Başad şu bilgileri verdi: “Ancak, eski yöntemde kıkırdağın ve kemiğin birleşik bir şekilde alındığı yerde defekt denilen bir bozukluk oluyordu. Bu da hastada yine şikayetlere yol açıyordu. Yürüme sonrası dizde şişme ve ağrı görülüyordu. Kıkırdak dokusunun kendisinde acı hissi olmadığından bu şikayetler genellikle spor sonrası ortaya çıkıyordu. Otolog kıkırdak hücresi nakli sonrasında hastalarda bu şikayetler gözükmüyor. Hücreler bir kolajen dokusuna ekilip ikinci bir ameliyat ile defektin içine yerleştiriliyor. Bu hücreler yeni bir kıkırdak dokusunun oluşmasında yardımcı oluyor Daha önceki tekniklere göre önemli avantajlar sağlayan yöntemle, hastaların yürüme sonrası dizde ağrı ve şişlik şikayeti ortadan kalkıyor. Daha önce dizinden operasyon geçirmiş kişiler için de aranılan koşullar mevcut olması halinde bu bir şanstır. Eskiden kıkırdak zedelenmesi olduğunda atroskopik müdahale ile temizleniyordu. Stabil olmayan dejenere kıkırdak bölgeleri alınıyordu. Ancak bu durumda da orada bir krater oluşuyordu. Bunu asfalt bir yolda oluşan çukur gibi düşünebilirsiniz. Müdahale ne kadar geç kalınırsa o çukur gittikçe büyüyordu. Sonuçta hastada ilerleyen dönemde ileri derecede kireçlenme oluyor ve protez ihtiyacı doğuyordu. Hasta, yürümekte güçlük çekmiyor, şiddetli ağrı şikayetleri oluyor ve diz şişerek, sıkıntı yaratıyordu. Eklemleri metabolik olarak tahrip eden genel romatizmal hastalıkları olanlara, söz konusu eklemin şeklinin bozuk olması ya da ostroatrozu (ileri kireçlenme) bulunan hastalara tekniğin hiçbir koşulda uygulanması mümkün olmuyor.”

“Bu Yöntem Türkiye'de Çok Yeni ve Bu Alanda Kendini Yetiştiren Sayılı Hekim Var”
Kıkırdak nakli ya da tamiri yapılan hastaların, eski tekniklerinin uygulandığı hastalara göre önemli avantajlara sahip olduğunu belirten Başad, “Bunlar kesin olarak bilimsel anlamda henüz ispatlanmadı, ancak ispatlanan şu ki, genç yaşta kıkırdak zedelenmesi ve yaralanması geçiren insanlar daha erken yaşta artroz oluyor ve protez ihtiyacına gereksinim duyuyor. Bizim amacımız ise genç yaşta bunu önlemek. Teknik de bu imkanı sağlıyor. Bu yöntem Türkiye'de çok yeni, son iki yıldır bu alanda kendini yetiştiren sayılı hekim tarafından yapılıyor. Avrupa ve Amerika’da ise 10 yıldır başarılı bir şekilde uygulanıyor. Kıkırdak zedelenmesi dendiğinde, birçok insan başvuruda bulunuyor. Doğru endikasyonlar, doğru olguda kullanılmalı. Çünkü tedavi oldukça pahallı” dedi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge