Ana içeriğe atla

HAMİLELERDE ULTRASON İLE MUAYENENİN ZARARI VAR MI?

Gebelerin ultrason ile muayene edilmesinde belirli sınırlamaların olması gerektiğini belirten Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Özdemir, aşırı uygulamaların bebeklerde kromozom kırılmalarına ve kulakta işitme ile ilgili sorunlara neden olabildiğini kaydetti. Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Cansun Demir ise, “Bizi asıl ilgilendiren konu fetal inceleme sırasındaki ısı artışı. Ultrason incelemesi sırasındaki ısı artışının hangi dönemlerde hangi biyolojik etkilere neden olabileceği konusu kesin değil” dedi.

Abdomen (karın) ve pelvis (kalça kemikleri) arasındaki bölge hastalıklarının, jinekolojik sorunların tanısında en sık olarak kullanılan ve en zararsız yöntem olan ultrason, ses dalgalarını kullanarak bu görüntülemeleri gerçekleştirmektedir. Ses dalgalarının farklı boyut ve güçte olanları ile metalleri yapıştırmak ve kayaları parçalamak gibi sanayii ve diğer sektörlerde de kullanılmasının yanı sıra tanı dışında tedavi alanında örneğin böbrek taşlarını parçalamakta da kullanıldığını hatırlatan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Özdemir, “tanısal ultrasonda, bu ses dalgalarını farklı boyut ve güçte ve dokulara zarar vermeyecek dozda kullandıklarını belirtti. Her yöntemde olabildiği gibi, özellikle hamilelerde ultrason tetkiklerinin sık yapılması sonucu, özellikle de Doppler ultrason yapıldığında fetüste işitme ile ilgili sorunlara neden olabilmesi, kromozom kırılmalarına yol açabilmesi gibi bazı yan etkilerin de söz konusu olabileceğini belirten yayınlar olduğunu vurguladı. Ayrıca, günümüzde zararsız olarak kabul edilse de 40 yıl sonra bir şey çıkmayacak anlamına gelmediğini, birkaç nesil geçmeden bunun kesin olarak söylenemeyeceğini belirtti. 10 yıl önceki ultrason tetkiklerinin sıklığı ile şimdikiler arasında bariz fark olduğunu belirterek, önceleri, ultrasonu olan kadın doğum uzmanına ulaşımın yada ultrason tetkiki yaptırılmasının çok yaygın ve sık olmadığını, ancak, ultrason cihazlarının yaygınlaşması, kolay ulaşılabilir ve erişilebilir olmasının gereksiz kullanımı da ortaya çıkardığını belirtti. Her ay hatta daha sıklıkla kadın doğum uzmanına gidip ultrason yaptırarak bebeğinin kalp seslerini dinleyip, fotoğrafını isteyen hamileler yanı sıra bunu teşvik eden, öneren kadın doğum uzmanlarının da sayısı artıyor. Gereksiz kullanımdan kaçınılmalıdır” dedi.

“Problem Olmadığı Sürece Gebelerde 3 Kez Ultrason İle Bakılmalı”
Prof. Dr. Özdemir, “Gebelerde ultrason yapılma sıklığına dikkat etmek gerekiyor. Amerikan Ultrason Derneği’ne göre problem olmadığı sürece hamilelerde her trimesterde bir kez olmak üzere yani 3 kez ultrason tetkiki yapılmalıdır. Bizim protokolümüze göre de, 11. Hafta’da Down Sendromu gibi önemli hastalıkları ekarte etmek açısından mutlak yapılması gerekiyor, 20. Haftada anomali taraması yapılabilir. Normal doğum olacaksa doğuma yakın dönemde kordon dolanması, başka herhangi bir doğumu etkileyebilecek sorun var mı diye bakılabilir. Amerika’da hamilelere yapılan ultrason ücretinin devlet tarafından karşılanmamasının, ancak ülkemizde tümünün ödenmesinin de bu konuda önemli olduğunu belirterek gebelerde çok fazla ultrason tetkiki yapılmaması gerekiyor düşüncesindeyim” diye vurguladı.

Gebelerde Yapılan Ultrason’un Kavitasyon Yaptığına Dair Bir Bulgu Yok
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) Genel Sekreteri Prof. Dr. Cansun Demir şunları kaydetti: “ Ultrasound 1955 yılında Ian Donald’ın abdominal tümörleri tanımak amacıyla jinekolojide kullanımı ile başladı. Daha sonra gebe kadınlarda kullanımla obstetriğe girdi. Bu konuda yayınlanan makaleleri takiben Dünya’da yaygınlaşmaya başladı. Dünyada yaygınlaşması yalnızca hekimlerin bilimsel bulgularının sonucu değil, firmaların reklamları ve hastalarının bebeklerinin fotoğrafını istemeleri ile yaygınlaşmaya devam etti. Bugün ne yazık ki gebe kadınları yalnızca ultrason ile muayene eder hale geldik hem de her muayenelerinde. Yurt dışında değişmekle birlikte bu 3-4 ultrason muayenesi ile sınırlı bunun ötesini sağlık sistemi ödemiyor. Ultrason, dokulara ses dalgası formları ile ulaşan mekanik bir enerji. Gönderilen ses dalgasının transdusere yansıması ile görüntü oluşmakta. Gebelerde yapılan ultrasonun kavitasyon yaptığına dair bir bulgu yok.

Fetal İnceleme Sırasındaki Isı Artışı Hangi Dönemlerde Hangi Biyolojik Etkilere Neden Olabilir
Bizi asıl ilgilendiren konu fetal inceleme sırasındaki ısı artışı. Ultrason incelemesi sırasındaki ısı artışının hangi dönemlerde hangi biyolojik etkilere neden olabileceği konusu kesin değil. Domuzlarda yapılan bir çalışmada pulsed Dopplerin yoğun olarak 2 dakikadan uzun süreli uygulanmasının 2 buçuk derece ısı artışına neden olduğu görülmüş. Fetal dokunun ısı artışına hassasiyeti konusu tam anlaşılmış değil. Ancak genel yaklaşım 1 buçuk derecelik artışın zararı olmayacağı yönünde. 5 dakika süreyle 4 derece artıştan fazlasının zararlı olabileceği bildirilmiş.

Ultrason ile Tanı İçin Gerekenden Daha Uzun Süreli İncelemeden Sakınmak Lazım
B- mod en az riskin olduğu uygulama şekli, Doppler ve renkli Doppler uygulamalarının uzun sürmesi durumunda riskli olabilir. Ultrason ile tanı için gerekenden daha uzun süreli incelemeden mümkün olduğunca sakınmak lazım. Özellikle Doppler incelemeleri gebeliğin ilk haftalarında kısa süreli uygulanırsa olası termal risk azaltılır. Unutulmamalıdır ki bugüne kadar ultrason uygulamasının insan fetusu üzerine olumsuz etkisinin olduğunu belirten bir yayın yok.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge