Ana içeriğe atla

“AŞIRI RADYOLOJİ TETKİKİ RAPORLAMALARIN KALİTESİNİ DÜŞÜRÜYOR”

10 Şubat Avrupa Radyoloji Günü dolayısıyla düzenlenen basın toplantısında konuşan Türk Radyoloji Derneği (TRD) İkinci Başkanı Prof. Dr. Tamer Kaya, “Radyolojide en büyük sorun, tetkik sayısının çok olması ve buna bağlı olarak raporlama süresi için yeterince zaman ayrılamamasıdır” dedi.

10 Şubat Avrupa Radyoloji Günü dolayısıyla 'Radyoloji ve Kanser' konulu bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Türk Radyoloji Derneği (TRD) İkinci Başkanı Prof. Dr. Tamer Kaya, radyolojide en büyük sorunun “tetkik sayısının çok olması ve radyolojik tetkiklere yeterince zaman ayrılmaması” olduğunu söyledi. Radyoloji konusunda toplum bilincini artırmayı amaçladıklarını belirten Prof. Dr. Kaya, hastalıkların tanı ve tedavisinde radyoloji uygulamalarının önemine değindi.
Prof. Dr. Kaya, X ışınlarının bulunduğu günden bugüne, yaygın olarak kullanılan röntgenin yanı sıra, bilgisayarlı tomografi, ultrasonografi ve MR gibi görüntüleme yöntemlerinin gelişmesi sayesinde, vücudun bütünlüğünün bozulmadan tüm dokuların belirlenebildiğini anlattı. Prof. Dr. Kaya, nüfusu ve kanserli hasta sayısının giderek arttığı toplumlarda kanserli hastaların teşhis ve tedavilerinin kontrolünün önemli olduğunu belirerek, özellikle erken teşhiste radyolojik görüntüleme yöntemlerinin tedavideki faydalarını vurguladı.

Radyoloji: “Tıbbın Gören Gözü”
Radyolojinin, “tıbbın gören gözü” olduğunu, bu sayede birçok hastalığa tanı konulabildiğini ifade eden Prof. Dr. Kaya, “Görüntüleme metotları aynı zamanda girişimsel radyoloji uygulamaları sayesinde tedavi amaçlı olarak da kullanılabiliyor. Radyolojinin tanıtılması gerekiyor, ancak bu konuda doğru bilgiler halka ulaştırılmalı” dedi.

“Tümörlerin Hacim, Boyut ve Kanlanması Görülebiliyor”
Avrupa Radyoloji Gününde bu sene “kanser” konusuna dikkat çektiklerini söyleyen Prof. Dr. Kaya, Türkiye gibi nüfusu ve kanserli hasta sayısı giderek artan toplumlarda, kanserli hastaların teşhis ve tedavilerinin kontrolünün çok önemli olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Kaya, “Kanser vücutta normal anatomik oluşumlar içerisinde büyüyen farklı hücre ve doku grupları şeklindedir. Radyolojik yöntemler, vücuttaki tüm anatomik detayı gösterdiği gibi kanserin oluşturduğu tümörü de görmemizi sağlıyor. Tümörün varlığını belirlemenin yanı sıra tümöre ait boyut, hacim ve kanlanma gibi özellikleri de ortaya koyabiliyor. Tümörün bölgesel ya da vücutta yaygınlığını da belirleyerek tedavi seçeneğine yön veriyor. Tedaviye cevabın belirlenmesi ve takibinde de görüntüleme yöntemleri çok önem taşıyor” diye konuştu.
“Girişimsel Radyolojiyle Tedavi ve Cerraha Yol Gösterilmesi Mümkün”
Girişimsel radyoloji uygulamalarında da vücutta ilgili doku ve organlara ulaşıldığını anlatan Prof. Dr. Kaya, bu sayede tanı ve tedavi amaçlı gerekli işlemlerin yapılmasının mümkün olabildiğini belirtti.

“Kişiye Özgü Tarama Protokolleri Oluşturulmalı”
Tarama programlarının kanserle mücadelede önemli bir yer tuttuğuna da işaret eden Prof. Dr. Kaya şunları kaydetti: “En az zaman kaybı, en ekonomik yol ve en az zararlı yöntem seçilerek, kişinin yaşına, cinsine ve genetik riskine göre kişiye özgü tarama protokolleri oluşturulmalıdır. Buna örnek olarak mamografi ile yapılan meme kanseri taramaları yer alıyor. Kanser tedavisinde girişimsel radyolojik uygulamalarla, görüntüleme yöntemleri eşliğinde tümöre ulaşılarak, yüksek ısı ya da soğutma gibi enerji uygulamaları ile tümörün yok edilebiliyor. Anjiografik yolla başlıca karaciğer tümörlerinde olmak üzere tümörü besleyen damara ulaşılarak verilen özel ilaçlarla tedavi edilebiliyor.”

“Radyolojide Gereksiz Tetkike Dikkat”
Radyolojide en büyük sorunun tetkik sayısının çok olması ve radyolojik tetkiklere yeterince zaman ayrılmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Kaya, şöyle devam etti: “Radyoloji uzmanlarından gelen geri bildirimler bu şekilde. Muazzam bir hasta sayısı ile uğraşmak durumundalar. Günümüzde radyolojik görüntüleme yöntemleri o kadar açık ve net sonuçlar ortaya koyuyor ki hekimler de hastayı dinleme ve hasta muayenesine daha çok zaman ayıramayarak, doğrudan görüntüleme yöntemleri ile işi çözmek durumunda kalıyorlar. Ayrıca hastaların beklentileri bu yönde oluyor. Görüntüleme yöntemleriyle ortaya konulan her görünüm, tedavisi gereken bir hastalık değildir. Aynı şekilde her hastalık sadece görüntüleme yöntemleriyle teşhis edilemez.”
Radyolojik görüntüleme yöntemlerinin, mutlaka hekim tarafından ve gereklilik halinde yaptırılmasının altını çizen Prof. Dr. Kaya, ultrasonografi ile MR'ın radyasyon riski taşımadığını söyledi. Prof. Dr. Kaya, bilgisayarlı tomografi, röntgen ve mamografinin de hastalıkların tanısında çok önemli görüntülüme yöntemleri olduğunu vurgulayarak, bunların mutlaka hekim kararı ile yaptırılması, gereksiz uygulamalardan kaçınılması gerektiğine işaret etti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge