Ana içeriğe atla

POLİKİSTİK OVERLİ HASTALARDA KARDIYOVASKÜLER RISK NEDİR?


Polikistik over sendromlu hastalarda kardiyovasküler riskin artıp artmadığı ile ilgili araştırma yaptıklarını kaydeden Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Sönmezer, çalışmada genç ve zayıf polikistik over sendromlu hastalarda artmış kardiyovasküler risk göstergesi olan serum Monosit Kemoatraktan Protein-1 (MCP-1) düzeylerinin aynı yaşta ve benzer vücut kitle indeksine sahip olan hastalara göre arttığını saptadıklarını belirtti.


Polikistik over sendromu (PCOS), adet düzensizlikleri, hirşutism ve androjenlerde yükseklik ile belirti veren üreme çağındaki kadınlarda en sık gözlenen endokrin bozukluktur.Bu bozukluk sıklıkla artmış kardiyovasküler risk ile ilişkili olanhipertansiyon, kan lipidlerinde kötüleşme, diyabet, bel çevresinde artış, obezite ve metabolik sendrom ile ilişkilidir.Hastalık, ultrasonografide çok sayıda küçük kistlerle teşhis edilebiliyor.


Kardiyovasküler Açısından Bir Risk Faktörü Olan Serum MCP-1 Düzeyleri Araştırıldı


Bütün bunların polikistik over sendromlu hastaları genç yaştan başlayarak artmış kalp ve damar hastalıkları riski ile karşı karşıya bıraktığını dile getiren Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Sönmezer bu alanda yaptıkları araştırma hakkında, Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e bilgi verdi. Doç. Dr. Sönmezer, “Dünyada ilk kez bu hasta grubunda araştırılan bir belirteç ile genç ve zayıf olan polikistik over sendromu kadınların da kalp damar hastalığı riski açısından yüksek risk taşıyıp taşımadığını araştırdık. Çalışmamız “Fertility and Sterility” Dergisinin Ocak 2011 sayısında yer aldı. PCOS hastalarında CRP ve fibrinojen gibi erken vasküler hasar ile ilgili bazı özel belirteçlerde de artış izlenebilir. Koroner arterlerde kalsifikasyon ve artmış koroner arter duvar kalınlığı gibi bulgular da erken yaşlardan başlayarak ortaya çıkabilir. Son zamanlarda yapılan bazı çalışmalarda da Monosit Kemoatraktan Protein-1 (MCP-1) düzeylerinin PCOS hastalarında da arttığına yönelik bazı bulgular izlendiği, ancak PCOS hastalarında izlenen bu artmış kardiyovasküler risk obezite ile mi ilişkilidir, yoksa zayıf PCOS’lu hastalarda da bu risk var mıdır bilinmemektedir. Obez hastalarda sıklıkla var olan insülin direnci ve glukoz intoleransı artmış kardiyovasküler risk ile ilişkilendirilebilir. Ankara Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bu çalışmada, kardiyovasküler açısından bir risk faktörü olan serum MCP-1 düzeylerinin aynı yaş grubunda ve aynı vücut kitle indeksine sahip olan zayıf ve genç hastalarda artıp artmadığı araştırıldı. Çalışmada Roterdam kriterlerine göre PCOS tanısı konulan 48 hasta ile normal ovulasyona sahip 36 hasta karşılaştırıldı. Hastaların demografik ve hormonal özellikleri değerlendirilerek, serum LH düzeyleri ve total Testosteron PCOS’lu hastalarında daha yüksek olduğu tespit edildi. Serum MCP-1 ve CRP düzeyleri PCOS grubunda kontrol grubuna oranla anlamlı yüksek olarak saptandı. Serum HDL düzeyler PCOS hastalarında daha düşük olduğu bulundu” dedi.


“Polikistik Over Sendromulularda MCP-1 Düzeyleri Diğerlerine Oranla Düşük”


Çalışmada polikistik over sendromuna sahip, ortalama yaşları 26 olan 48 hasta, aynı yaş grubunda ve aynı vücut ağırlığına sahip 36 sağlıklı kadın ile karşılaştırıldığını belirten Doç. Dr. Sönmezer şunları kaydetti: “Çalışmada dünyada ilk defa, damar duvarında bir hasar olduğunda bunu ilk gösteren belirteçlerden biri olan MCP-1 (monocyte chematractant protein 1) düzeyleri araştırıldı. Polikistik over sendromuna sahip olan hastalarda MCP-1 düzeyleri sağlıklı kadınlara oranla belirgin olarak düşük saptandı. Yani, polikistik over sendromlu hastaların zayıf ve genç dahi olsalar artmış kalp damar riski ile karşı karşıya kaldıkları saptandı.”


“Zayıf ve Genç Hastalarda da Kalp Damar Hastalıkları Riski Söz Konusu”


Obez polikistik over sendromlu hastalarda kalp damar hastalıkları riskindeki artışın zaten uzun zamandır bilindiğini hatırlatan Doç. Dr. Sönmezer, ancak zayıf ve genç hastalarda da aynı yüksek riskin söz konusu olabileceğini ilk defa böyle bir belirteç kullanarak saptadıklarını belirtti. polikistik over sendromunun tam bir tedavisinin bulunmadığını Doç. Dr. Sönmezer ayrıca bu hastaların özellikle egzersiz programları ve yeme alışkanlıkları konusunda daha dikkatli olmaları gerektiğinin de altını çizdi. Obez hastaların yüzde 5-10’u kilo vererek adet düzenini sağlayabileceklerini belirten Doç. Dr. Sönmezer, “Bu hastaların önemli bir kısmında kalp ve damar hastalığı riskini belirgin olarak arttıran insülin direnci de saptanıyor. Bu direnci kırmak açısından uzun dönemli insülin duyarlılığını arttıran ilaçların yararı ile ilgili çalışmalar devam ediyor” diye konuştu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge