Ana içeriğe atla

SAĞLIK HABERCİLİĞİNİN İLKELERİ BELİRLENİYOR

SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER


Sağlık haberciliğinin ilkeleri neler olmalı? Sağlık haberciliğiyle ilgili herkesin birbirinden farklı yanıtlar verdiği, kimi noktalarda ise uzlaştığı bu konuda, konunun tüm taraflarını 22 yıldır sektöre hizmet eden Sağlık Dergisi olarak ortak bir platformda buluşturmayı istedik. Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere kamu kurumlarının temsilcileri, sivil toplum örgütü temsilcileri, üniversitelerimizde sağlık haberciliği alanında çalışmalar yürüten akademisyenler, ilaç firmalarının yetkilileri, medikal sektör, PR firmaları ve sağlık alanında hizmet veren tüm taraflarla sağlık haberciliğinin ilkelerini konuştuk.

Öncelikle konuya “sağlık iletişimi nedir?” sorusuyla başlamak gerekiyor. Çünkü sağlık haberciliğine giden yolda daha bu ilk soruya ilişkin yanıtların bile birbirinden farklı nitelikler taşıdığı anlaşılıyor. Sağlık profesyonelleri açısından sağlık iletişimi hastalarla iletişim, hastalar açısından da tam tersi anlama geliyor. Resmi kurumlar açısından sağlık iletişimi, sağlık konusunda halkın çeşitli yöntemlerle bilinçlendirilmesi nlamını taşıyor. Hastaneler için ve özellikle özel hastaneler için halkla ilişkiler ve tanıtım faaliyetleri bu kapsamda görülüyor. Haberciler için ise sağlık iletişimi, sağlık haberciliği demek. Biz de bu sayımızda başlayacağımız haber dizimizde, sağlık haberciliği kavramına odaklanacak ve sağlık haberciliğinin ilkelerini sorgulamaya çalışacağız. Konunun farklı taraflarını bu haber dizimizde bir araya getirmeye çalışacak ve farklı görüşleri aynı platformda bir araya getirme gayreti içinde olacağız.

Bu sayımızda “sağlık haberciliği nedir” sorusuna yanıt aradık. İşte aldığımız yanıtlar…

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ:

“Bakanlığımız temel yapı olarak çok önemli farkındalıklar oluşturdu. Hizmete erişim kolaylaştıkça hastanelerde birinci basamakta, 112 acil hizmetlerinde, aşılamalarda olduğu gibi çok önemli mesafeler kat ettikçe sağlık kavramı insan nezdinde çok önemli bir kavram haline geldi, farkındalığı arttı. Aynı zamanda bu, sağlığın haberciliğini yapan unsurlar çerçevesinde de çok takip altına alınan, daha çok haber yapılan alan haline geldi. Geçmişte, sağlıkta dönüşüm programından önce, daha çok verilemeyen hizmetler üzerinden, ulaşılamayan hizmetler üzerinden haberler yapılıyordu. Ambulans gecikmeleri, ambulanstan para istenmesi, ambulansa hiç ulaşılamaması, hastanelerden hizmet alınamaması, eski SSK hastanelerinin ilaç kuyruklarında vatandaşın çektiği çile haber yapılıyordu. ‘Sağlıkta skandal’ çok daha fazla gündemdeydi. Şimdi, sağlıkta dönüşüm çerçevesindeki sistemle medyamız artık bugün 112 acil hizmetlerinden, bu hizmetlerdeki başarıdan, UMKE ekiplerimizin başarılarından, paletli ambulanslardan, kamu hastanelerinde, eğitim araştırma hastanelerinde ve üniversite hastanelerimizde yapılan organ nakillerindeki büyük ameliyatlardan, halkın sağlıkla ilgili duyarlılıklarından, kamunun sağlıkla ilgili duyarlılığından ve buna benzer çok önemli konulardan bahseder hale geldiler. Bence bu çok sevindirici bir gelişme. Bunun daha da artacağı kanaatindeyiz. Bunu ben Bakan olarak şuradan çıkartabiliyorum: 2004-2005 yıllarındaki bize sorulan sorularla bugün katıldığımız programlarda veya verdiğimiz röportajlarda, toplantılarda konuştuğumuz konularda artık ele aldığımız tüm kavramlar tamamen değişti.


 
Uzmanından Bilgi Alınmalı

Bakan olarak branşımın dışındaki konularda da açıklama yapmıyorum. Bir durum olduğunda konunun uzmanlarından oluşan bağımsız bir birim oluşturuyoruz. Onun sonucunu biz de kabul ediyoruz ve paylaşıyoruz. Doğru kaynaklarla çalışma prensibimizi gösteriyor. Sağlık haberciliğinin de buna ihtiyacı var.

Bugün şehir hastanelerinden, 4 sedyeli bir uçak ambulans alacağımızdan, 17 ambulans helikopterimizin olduğundan, organ nakli ile ilgili sağladığımız imkanlardan hastanelere verdiğimiz izinlerden gibi farklı kavramlardan bahsedebiliyoruz. Dünya Sağlık Örgütünün Türkiye’yi nerde gördüğünden, sigara ile yaptığımız mücadelenin dünya liginde çok üst sıralara ülkemizi taşımasından bahsediyoruz. Türkiye’de sağlık alanında bir dönüşüm var. Aynı zamanda bu medyanın sağlık alanında, haberlerine de kullandığı kavramlara da yansıyor.”

Sağlık Bakanlığı Basın Müşaviri Osman Güzelgöz:

“Sağlık haberlerini diğer haberlerden ayıran unsur ‘insan’. İnsana birebir dokunan, insana birebir tesir eden, insanı birebir etkileyen olumlu ya da olumsuz algısını en etkili biçimde yöneten kavram sağlıktır. Sağlıklı bir insan sağlıklı düşünür, ekonomideki sağlıklı gelişmeleri daha iyi fark eder. Ulaştırmada elde ettiğimiz bu ülkenin başarılarını daha iyi içselleştirir, hazmeder, dikkatini çeker ve algılar. Bu anlamda sağlık haberlerinin de diğer bütün haberlerden ayrı ve özel bir yeri var.

Sağlık haberlerine kaynaklık teşkil eden yöneticiler, hekimler, sağlık yöneticileri, hastane yöneticileri, bakanlık bürokratları ve bakandır. Sağlık haberciliğinde çok özenli ve çok dikkatli bir dil kullanmamız lazım. Halkı bilgilendirici bir üslup kullanmamız lazım. Sağlık haberlerini yapan arkadaşlarımızın da aynı hassasiyeti taşımaları gerekiyor. Ama şunu sevinerek söyleyebilirim. Sağlık muhabirleri ve sağlık editörleri ile çok yakın çalışıyoruz. Sağlık muhabiri arkadaşlarımızın o hassasiyeti var. En azından bakanlığa başvurup haberi tamamlamadan ve anlamadan sağlık haberi yapmamaya çalışıyorlar. Nadir de olsa kasıt olmaksızın bir eksiklik bir yanlışlık varsa bizim müdahalemizle bu haberleri düzeltme yoluna gidiyorlar. Çok ideolojik veya takıntılı olmadığı sürece sağlık haberleri noktasında bu duyarlılık karşılıklı olarak var.

Gazeteciliğin En Önemli Mertebesi Muhabirlik

Haber kaynakları olarak daha çok haberin spesifik olarak kendisini ilgilendiren muhatabını bulmak lazım. Haber kaynağı olarak onu almak lazım. Kanser konusunu konuşacaksanız, kanser ile ilgili doğru bilgi verecek hekimden, yetkiliden bilgi almak gerekiyor. Bu her haber için böyle ancak bu durum sağlık haberlerinde buna 2 kat daha fazla özen göstermek gerekiyor. Özellikle açıklama, resmi kurum adına yapılacaksa mutlaka muhatabından alınarak, kaydedilerek olmalı. Çünkü sağlık kavramları çok özel ve teknik kavramlar. Siz dinlediğinizde, anladığınız şekilde not edebilirsiniz ama yazdığınızda o kavram yanlış ifade edilmiş olabilir. Kaydedilerek teknik bir kavram kullanılıyorsa kullanana mutlaka bunun yazılı olarak kontrol ettirilerek düzeltilerek yapılması gerekiyor. Gazeteciliğin en önemli mertebesi muhabirliktir. Haber varsa iletişim var, haber varsa medya var. Gazete var televizyon var. Haber yoksa bunların aslında hiç bir değeri yok.

Haberin Tahribatı Hesaplanmalı

Sağlık haberciliğinde halkın da her zaman doğru haber alma ihtiyacı var. Sağlık alanında özellikle sağlık haberlerinde bilginin ağızdan çıktıktan sonra, yazı olarak veya televizyon programında dile getirildiğinde, geriye dönüşünün çok zor olduğunu unutmamalıyız. Başka konularda düzeltebilirsiniz ancak sağlık konusunda geriye dönüşü sağlamak çok zordur. Onun için sağlık haberlerinde dikkat edilecek birinci unsur, haberin meydana getirebileceği tahribatı çok iyi hesaplamaktır. Her haberin kontrol edilmeye ihtiyacı vardır, her haberin ayaklarının sağlam olması gerekir. Sağlık haberlerinde buna daha çok dikkat edilmelidir.

Uzman Muhabirlik Geliştirilmeli

Sağlık haberi yapılırken bir kaynak doğrulatması, kavram doğrulatması, konunun asıl sahibinden alınarak yapılması lazım. Kolay haber yapılmamalı ve kolay haber yazılmamalı. Onun için de uzman muhabirliğin geliştirilmesi lazım. Sağlığı iyi bilen kişilerin sağlık muhabirliği yapması gerekiyor. Eskiden şöyle bir gelenek vardı, şimdi değişiyor bu durum: İlk mesleğe başlayan çömez muhabirler sağlık alanında başlatılırdı. Sağlık ve eğitim alanında pişen arkadaşlar biraz daha uzman muhabir oluyordu. Oysa sağlık şu anda 74 milyon insanın hepsini aynı anda aynı oranda hassasiyetle ilgilendiren bir konu haline geldi. Halkın sağlıkla ilgili bütün algıları gelişti. Sağlık Bakanlığının “Sağlıkta Dönüşümle” birlikte yükseğe koyduğu çıta hepimizin mesleki olarak sorumluluğunu da yükseğe çıkarttı. O çıta sadece vatandaşa verilen hizmetin çıtası değil.

Umut Tacirliği Yapılıyor

İdeal bir sağlık haberi, içinde doğru bilgiler barındırmalı. Nüansları doğru olmalı. Benim 3-5 yıldır fark ettiğim sağlık alanında habercilik veya reklam çizgisi üzerinden giderek inanılmaz derecede umut tacirliği yapılıyor. Çeşitli gelişmeler daha inceleme aşamasındayken bile “diyabette kesin çözüm bulundu”, “kansere ilaç bulundu” gibi haberler ki özellikle kök hücre haberleri en çok istimrar edilenlerden. Felçli hastası olan hasta yakınları bu haberleri okudukça inanılmaz derecede umut besliyor. Sanki o çalışmalar bitmiş gibi ısrarla bize şunu soruyorlar; ‘nerede bu kök hücre tedavisini yaptırabiliriz’. Daha kök hücre ile ilgili ülkemizde tedavi yapılan yer yok. Bir üniversite hastanesinde bir grup daha deneme çalışmalarına bile başlamadı. Olmayan bir şey üzerinden umut tacirliği yapılıyor. Buna da çok dikkat etmek gerekiyor. Gazete ve dergilerde ısrarla bir bilim adamı şunu buldu, ilaç firması bunu buldu gibi haberler başka alanlara taşındı. Hiçbir tedavi edici özelliği olmayan, bir gıda takviyesi ürün ‘hastalığa çözüm buluyor’ diye haber yapılmaya başlandı. Reklam karşılığı haberler bunlar ve bunlara da çok dikkat etmek gerekiyor.

Ders Verilmeli

İdeal muhabir, toplumsal sorumluluğu olan insana karşı aşırı derecede hassasiyeti olan, sağlığın hayatımızın en önemli kavramı olduğunu unutmadan, haber yapan insan olmalı. İletişim fakültelerinde yetişip muhabir olmayı düşünenlere fakülteler bundan sonra sağlığın iletişimi konusunda dersler verebilir. Bunun olması da gerekiyor. Sağlık nedir? İnsanın sağlığının önemi nedir? İnsan sağlığı ile ilgili haber, reklam ve iletişimde bulunulurken nelere dikkat edilmelidir? Eğitim tamamlanırken, bu nosyon ile habercilik yaparken, bu bilgi ve birikim kullanılır. Sağlık muhabirliğinin bir uzmanlık gerektirdiğini unutmamak gerekir.

Etik Kuralların Dışına Çıkmamak

Mutlaka doğru kaynaklara ulaşmak gerekli, kolay kaynaklara değil. Bütün televizyonların ve sağlık muhabirlerinin bir dataları var. Bir konu gündeme getirildiğinde aklına ilk kim gelirse onunla konuşmak istiyor. Habercilik hızlı bir olay hemen birine ulaşıp, iki kelime bilgi alıp ve onu haberine katmak istiyor. Bazen bu hız bazı yanlışlara neden olabiliyor. Buna da dikkat etmek lazım. Hepimizi ilgilendiren en önemli unsur etik kuralların dışına çıkmamaktır. Tabi ki hepimizin dostlukları olabilir ancak karşılıklı çıkar ilişkisinin olduğu durumda doğru sağlık haberciliği yapılamaz. Bakanlık olarak sağlık haberciliği yapanlara son derece açık son derece şeffaf davranmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda Bakanlığımızın çıkarlarını da korumaya çalışıyoruz. Hem haberi saklamayalım herhangi bir detayı saklamayalım hem de bakanlığımızda sıkıntı meydana getirecek hak etmediği şekilde muhatap olacağı bir takım olaylarla karşı karşıya getirmeyecek olayları takip ediyoruz. Bizde muhabir arkadaşlarımıza etik ve eşit davranıyoruz. Hastaneler, firmalarla da aynı şekilde objektif şekilde yaklaşım gösteriyoruz.

“Kimse 112’yi arayıp sormuyor”

Sağlık haberlerinde mümkün olduğu kadar çok az kelimeyle çok sade ve çok net anlaşılabilir yazılması lazım. Sağlık haberinin şöyle bir özelliği var: Haberde yer alacak teknik ve tıbbi kavramların doğru yazılması lazım. Halka umut verecek, halkı yanıltacak bir takım üsluplardan, vurgulardan, spot ve başlıklardan da kaçınılması lazım. Haberi okuyoruz başlığı ve spotu farklı içi farklı. Muhabire sorduğunuz zaman diyor ki ‘Ben yazdım gönderdim. Editörler bu habere başlık ve spot ararken onu farklı yazmışlar.’ Aynı üslup, başlık ve spotta da korunmalı. Başlık, spot ve haberin içeriği farklı olmamalı. İnsanların gazete ve televizyon haberlerinde birinci derecede verilen başlığa, manşete ve spota bakıyor. Haberin detayını tamamen okuyamayabiliyor. Başlıkta ve spotta insanları yanıltmaya hakkımız yok. Sağlık haberinin başlığı spor haberi gibi atılamaz. Sırf sansasyonel yaklaşım olsun insanların dikkatini çekelim diye yazılamaz. Sadelik ve doğruluk önemli. Bilgi doğrulatması yani rakam verilirken dikkat etmeli. Mesela sağlık skandalı yazıyor; kaza oldu ve vatandaşlar ambulansın geç geldiğini söyledi. Hâlbuki bizim ambulanslarla ilgili tüm sistemimiz kayıtlı dijital. 112’yi arasanız, ambulans hangi saatte çağırıldı, ne zaman ulaştı diye sorsa muhabir; biz kendisine o bilgiyi vereceğiz. 112 komuta kontrol merkezlerine talimat verildi ‘Basından arayanlara bilgi verin’ diye. İnsanların algısında çok iyi bir sağlık sistemi var bir tarafta medya sayfalarında çok az ama yine de skandal yazıyor. 112 şu anda Avrupa çapında en önemli acil hizmetlerinden birisi, ancak hala bizim medyamızda yanlış yansıtılabiliyor. Haberi araştırdığınızda aslında yanlış olduğunu öğreniyorsunuz, ambulans aranmamış. Ambulansın şehir merkezlerinde vakaya ulaşma süresi 10 dakikayı geçmiyor. Haber yapmadan ‘Kimse 112’yi aradı mı?’ diye sormuyor. Sağlık skandalı artık kullanılmamalı, gerçekten vahim bir hata yapılmıştır, o zaman yazılır. Vatandaş mağdur olduğunda tabi ki yazarsınız. Bu durumlar çalışanların motivasyonlarını bozuyor. Doktorlar “Ben insanlara hizmet ediyorum, ne rezaleti’ diyor.

“Basında Yüzde 30, Televizyonda Yüzde 1000

Sağlık programlarına konunun uzmanları katılmalı. Sağlık editörleri tarafından yapılan gerçekten bilgilendirici, speküle edilmeden konu işlenmeli. Özellikle televizyonda dikkat çekenler bunu izlenmek için yapıyor. Sağlık muhabirliğinden sağlık editörlüğüne geçenlerin haberleri çok düzgün oluyor. Kime ne sorulacağı biliniyor. Konu ile ilgili kimin davet edileceği biliniyor, kolaycılığa kaçılmadan doğru düzgün işler yapılıyor. Bir de tamamen reklam karşılığı, tamamen bazı firmaların ürünlerini ön plana çıkartarak halkın resmen aldatıldığı programlar var ki, bunlarla Bakanlığımız ve İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğümüz çok ciddi şekilde mücadele ediyor. Kozmetik bir ürün tedavi edici özelliklerle haber yapılıyor ya da programa dâhil ediliyor. Çağırılan bir konuk bir adrese işaret ediyor, kuruma, hastaneye, ilaca ya da kozmetik ürüne işaret ediyor. Reklam kokan bir program oluyor ve halkı ısrarla yanıltılan sistem oluşuyor. Buna çok dikkat etmek gerekiyor. Yazılı basında tahribat yüzde 30 ise görselde bu oran yüzde bin oluyor. Algıların açık olduğu durum televizyon programlarıdır. Para karşılığı programa çıkartılan konuklar, yerine televizyonların hayatını devam ettirmesinin başka yolları aranmalı. Etik bir yol bulunmalı ve para karşılığı çıkan konuğun parasını başka yoldan kazanması önlenmeli.

“Hız felaket olabilir”

Sosyal medya herkesin ilgisini çeken twitter, facebook ve diğer sitelere ilgi arttıkça günlük etkileşimin çok fazla olduğu bir alan halini aldı. Medyada, sosyal medyada olanları daha çok haber yapmaya başladılar. Yanlış olmadığı sürece bilgilendirme ve hız anlamında çok etkili. Hız konusuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Hız felaket olabilir. Yani bir tweet herkese ulaşıyor, o akşam televizyon programlarına taşınıyor ve ertesi gün gazetelerde yazıyor. Bir kartopu gibi büyüyerek gidiyor. Başında yapılan doğru ise doğrunun büyümesinde sakınca yok. Ama başında atılan adım yanlışsa bu çok riskli bir hal alabilir. Bunun kontrolü de diğer dergi ve gazetelerin kontrolü gibi olmayabilir. Sosyal medyadaki yanlışlık, gazete veya televizyondan daha zor. İnternet ortamındaki haberciliği de sağlam kaynaklardan alındıktan sonra sağlık haberi yapılmasında hiçbir sakınca yok. İnsanlar internetten daha çok haberleri takip ediyorlar. İnternet haberi yapanlarda aynı kurallara dikkat etmeli.

“Denetim Mümkün Değil”

Medyanın sağlık konulu haberleri ve aktiveleri denetlenmesi mümkün değil. Herkesin sorumluluğu olduğu bilincini oluşturmak lazım. Bize düşen yönüyle, bilgileri daha hızlı paylaşmalıyız. Bilgilendirici ve bilinçlendirici olmalı. Devlet olarak denetleme olmadan, Basın Konseyi gibi bir oluşum olabilir.”

Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Erkan Yüksel:

“Sağlık haberciliği üzerine akademik çalışma yapmaya karar verdiğimizde en çok zorlandığımız ilk soru, neyin sağlık haberi olup olmadığı anlamında karşımıza çıktı. Sağlık profesyonelleri; doktorlar ve sağlık alanında çalışanların görüşleriyle, medya profesyonelleri yani muhabirler, köşe yazarları, program yapımcıları ve sunucuları gibi konunun uzmanı olarak görüş alabileceğimiz pek çok kişiye bu soruyu yönelttik ve aldığımız yanıtlar kimi haberler karşısında görüşlerin birbirine karşıt olarak ayrıştığını bizlere gösterdi. Bazı haberlere bir grup “sağlık haberi” derken, diğer bir grup “sağlık haberi olmadığını” söylüyordu. Dolayısıyla öncelikle bu konuda; en azından sağlanabildiği kadarıyla uzlaşının hangi noktalarda görüldüğünü tanımlamaya çalıştık. İnsan sağlığını ve yaşam kalitesini ilgilendiren, sağlık kurumları ve uzmanlarının kaynaklık ettiği haberleri genel olarak “sağlık haberi” tanımı içine aldık. Ancak bu tanımın da kimi haberlerin adını koymada yeterli olamadığını gördük.

“İki ayrı gruba ayrılıyor”

Sağlık haberinin nasıl tanımlanacağına ilişkin olarak TÜBİTAK ve Anadolu Üniversitesi destekli proje kapsamında yürüttüğümüz görüşmelerde ortaya çıkan en yaygın görüş ise “sağlık konusunda insanları aydınlatan, halkın sağlığını korumak, geliştirmek, farkındalık yaratmak, bilinç kazandırmak, uyarmak amaçlı yayınlar” şeklinde karşımıza çıkıyor.

Sağlık konulu yayınlar üzerine gerçekleştirdiğimiz projede doktora tezini yazan Arş. Gör. Pelin Öğüt arkadaşımıza bu konuyu verdik ve yazacağı tezde ‘sağlık haberinin nasıl tanımlanacağına ilişkin’ ayrıntılı bir bölüm olacak.

Genel olarak kamuoyunu sağlık konusunda aydınlatmak, bilinçlendirmek ve gereken durumlarda uyarmak gibi belli başlı işlevleri olduğunu söyleyebileceğimiz sağlık haberciliği; aslında halka ve sağlık profesyonellerine yönelik olarak iki ayrı alanda gerçekleştiriliyor. Bunlardan ilki halka yönelik yaygın gazete, dergi, televizyon, radyo ve internet gibi ortamlardaki sağlık konulu yayınları kapsıyor. İkincisi ise daha çok sağlık profesyonellerine hitap eden medikal dergi, gazeteler ve internet siteleriyle birlikte, sektörel ve bilimsel nitelikli özel yayınları kapsıyor.

Aslında basın tarihi çerçevesinde konuya baktığımızda, yıllar içinde bu yayınların içeriklerindeki konuların da çeşitlilik gösterdiğini ve zenginleştiğini söylemek mümkün. Geldiğimiz noktada sağlık yayıncılığı anlamında daha işin çok başında olduğumuzu belirtebiliriz. Sağlık muhabirliği anlamında da aynı şey geçerli. İletişim fakültelerinde verilen eğitimi de bu bağlamda değerlendirebiliriz. Fakültelerimizde genel muhabirlik eğitimi dışında özel ilgi alanlarına ya da uzmanlık alanlarına yönelik kimi derslerin son yıllarda konulmaya başladı. Oysa yurt dışındaki sağlık muhabirleri ve onların örgütsel ya da kurumsal çalışmalarına baktığımızda gördüğümüz zenginlik bizi şaşırtıyor. Bu nedenle sağlık yayıncılığı anlamında daha alınacak çok yol olduğunu söyleyebilirim.

Eleştiriler neler?

Bugün geldiğimiz noktada “sağlık haberlerinde en çok yapılan yanlışlar”, “sağlık haberlerinde en çok eleştirilen yönler” bizim sağlık konulu yayınlar üzerine gerçekleştirdiğimiz araştırma projemizde ortaya çıkarmak istediğimiz belli başlı sorular arasında yer alıyor. En çok da bu konuda görüş aldık. Şu anda raporumuz yayınlanmadığı için sonuçları ayrıntılı olarak paylaşmam mümkün değil. Ancak şu kadarını söyleyebilirim; görüştüğümüz sağlık profesyonellerinin yaklaşık üçte biri ülkemizde yayınlanan, beğendiği ve örnek olarak isim verebileceği bir sağlık programına sahip olmadığımızı söylüyor. Yaklaşık üçte biri de bir tek programın adını veriyor. Ülkemizdeki sağlık yayıncılığını “olumlu” bulan ve “beğenen” sağlık profesyonellerinin oranı yüzde 7 seviyesinde bile değil. En çok olumsuz bulunan yönler içerik, konu ve verilen bilgiler noktasında. Ardından ticari kaygılar, para kazanma, reyting amaçlarına yönelik eleştiriler dikkati çekiyor. Konuk seçimine yönelik eleştiriler, alternatif tıp ve bitkisel tedavi gibi konulardaki eleştiriler de ön sırada. Buna karşın yayınların insanları bilinçlendirdiğini söyleyenler de var. Yine de sağlık profesyonelleri medyadaki sağlık konulu yayınlara ayrılan yer ya da süreyi, medya profesyonellerinden daha fazla oranda yeterli buluyorlar. Ancak her iki grup da eleştiri olarak medya içeriklerinde halka doğru ve yeterli bilgi verilmediğini, gündemdeki popüler konuların çoğunlukla ele alındığını, konu seçiminde reyting kaygısının öne çıktığını, mucize haberlerle hastalara boş umut ve beklenti sunulduğunu, bazen de hastane ve hekimlerin reklamı için yayın yapıldığını kaydediyor. Bir başka önemli eleştiri konusu ise sağlık konulu yayınların dil ve anlatım biçimi üzerine. Bu noktada görüşlerin üç ayrı gruba ayrıldığını söylemek mümkün: Bir kesim yayın dilini “kısmen uygun, kısmen değil” şeklinde değerlendiriyor. Bir diğer kesim ise yayın dilini beğenmediğini; popüler, sansasyonel, magazinel, tehlikeli, tedirgin edici, duygu sömürücü olarak değerlendiriyor. Üçüncü kesim de yayın dilini beğenmediğini; çünkü yayın dilinin anlaşılmaz, teknik, tıp dili olduğunu, halkın bu dili anlayamayacağını söylüyor. Önemli eleştirilerden bir diğeri görsel malzemeler konusunda. Görüştüğümüz sağlık profesyonellerinin dörtte biri sağlık yayınlarında kullanılan görsel unsurların “kötü, sakıncalı, olumsuz ve alakasız” olduğunu dile getirmiş durumda. “Olumlu, iyi, faydalı” gibi pozitif görüş bildirenlerin oranı ise yaklaşık onda bir seviyesinin biraz üzerinde. Ancak kötü bulanların oranı medya profesyonellerinde daha düşük seviyede. Onlar daha çok “kısmen iyi, kısmen kötü” şeklinde görüş bildiriyor. “Peki sağlık konulu yayınlardaki bilgilere güveniyor musunuz?” diye sorduğumuzda aldığımız yanıtlar yine “kısmen” seçeneğini öne çıkarıyor. Görüştüğümüz sağlık profesyonellerinin yaklaşık dörtte biri içeriklere güvenilmeyeceğini söylerken, medya profesyonellerinin onda biri aynı görüşü paylaşıyor. Medya profesyonelleri içeriklerin daha güvenilir olduğu kanaatini taşıyor.

Ne yapmak gerekir?

“Peki, bu durum karşısında ne yapılması gerekir?” diye görüştüğümüz kişilere kişisel önerilerini sorduğumuzda aldığımız yanıtların da belli bir noktada toplanmadığını görüyoruz. Yani birbirinden farklı yanıtlarla karşı karşıya kaldık. En çok; ancak yüzde 10’ler seviyesinde, yayın kuruluşlarının bu konuda içsel bir mekanizma ile bir şeyler yapmaları gerektiği görüşü ön plana çıkıyor. Hemen ardından çeşitli kurumların içinde yer aldığı ortak bir denetim mekanizmasının kurulması gerektiği görüşü anlam kazanıyor. RTÜK’ün bir şeyler yapması gerektiğini düşünenlerin sayısı da önemli bir oranda. Sağlık Bakanlığının, meslek örgütlerinin, üniversitelerin bir şeyler yapması gerektiğini düşünenler de var. Hatta yasa ve yönetmelikler çıkartılması önerileri geliyor. Kimi yasal ceza önerilerini de atlamamak gerekiyor diye düşünüyorum. Daha pek çok önerinin olduğunu da söyleyebilirim. Ancak sonuç olarak bu konuda geniş bir uzlaşı ve görüş birliğinin sağlanabildiğini söyleyebilmek henüz mümkün görünmüyor.

Öte yandan sağlık konulu yayınlarda dikkat edilmesi gereken ilkeleri projemizin sonuç raporunda tanımlamaya çalışacağız. Proje kapsamında yürütülen doktor ve yüksek lisans tezlerinde de sağlık yayıncılığının birbirinden farklı yönleri masaya yatırılıyor. Bu noktada örnek verebileceğim en dikkat çekici iki araştırmadan ilki geçtiğimiz yıllarda çokta tartışma konusu olan domuz gribi haberleri üzerine. Bu haberlerde yer alan kamuoyunu paniğe sevk edebileceği düşünülen unsurlar Uzman Hande Demiroğlu’nun yüksek lisans tezinde ele alındı. Bir diğer çalışma ise halen devam ediyor. Uluslararası anlamda sağlık konulu yayınlarda dikkat edilmesi gereken etik ilkeler üzerine bir çalışma. Onu da Arş. Gör. Asuman Kaya hazırlıyor.



Sandoz Türkiye İletişim Müdürü Suna Erkal Varal:

“Sağlık haberciliği bugün artık ayrı bir uzmanlık alanı haline gelmiş durumda. Sadece meslek profesyonelleri değil hastalar da halk da artık konu ile ilgili bilgiye ihtiyaç duyuyor ve ilgili haber ve gelişmeleri takip ediyor. Sağlık haberlerinin kaynağının güvenilir, dürüst ve etik olması çok önemli. İnsan sağlığı tehlikeye atılamaz. Haber kaynakları ciddiyetle irdelenmeli ve değerlendirilmeli. İdeal sağlık haberi öncelikle tarafsız; yani objektif olmalı, doğru, onaylanmış, bilimsel olarak kanıtlanmış olması önemli bir kriter. Kısaca, aslında tüm haber olma kriter ve özelliklerini taşımalı. Sağlık, söz konusu olduğu içinde muhabir veya gazeteci tarafından sağduyulu yaklaşım her zaman korunmalı.

Muhabir, haberine kaynak teşkil edecek konu hakkında ön bir bilgi sahibi olup doğru ve yerinde soruları sorabilmesi ve bu doğrultuda işbirliği içinde çalışıyor olması çok önemli. Ana gazetecilik temel ilkelerinden, uzaklaşılmamalı görsel malzemeler doyurucu, açık, net ve konuya odaklı olmalı. Sağlık programlarında konukların seçimi ve program içeriği seyirci kitlesinin ihtiyaçları ile uyum içinde olmalı. Aynı şekilde konuklar da konusunda uzman ve güvenilir kişiler olmalı.

Sosyal Medya Çok Hızlı

Sosyal medya da konvansiyonel medyadan farklı ilkeler içermiyor. Dürüst, doğru ve etik bilgi akışı ve habercilik bu ortamda da geçerli. Sosyal medyayı konvansiyonel medyadan ayıran bir özellik çok hızlı geniş ve farklı kitlelere ulaşma imkanı sunuyor. Bu da kriz iletişimi konusunda tüm tarafların kendisini geliştirmesine ve hazırlıklı olmasını gerektiriyor. Halk sağlık haberlerini, programlarını, internetteki yazıları, hasta bilinci kavramını ortaya çıkarıyor. Bu doğrultuda hastaların tedavi anlamında doktorlara danşmaları ve onlardan tavsiye ve öneri almaları doğru olacaktır. Sağlık yayınları ciddi bir şekilde izlenmeli ve takip edilmeli. Hasta sağlığını etkileyen veya kamuoyunu yanlışa sevk edecek bilgi içeren haberlere yer verilmemeli“

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge