Ana içeriğe atla

AİLE HEKİMLERİ SINIRSIZ İSTEKLERLE KARŞI KARŞIYA!



Birinci basamak sağlık hizmetinin temel taşını oluşturan Aile hekimlerinin, sorunları gündeme gelmeye başladı. Aile hekimleri sürekli çoğalan sorumlulukları ve kendilerinin yapmadığı durumlardan dolayı yaptırımlara maruz kaldıklarından şikayet ediyorlar.
Kamu hizmeti verilirken kira ödenmesi, polikliniklerine, muayenehane ya da ticarethane muamelesi yapıldığını dile getiren Aile Hekimleri, piyasada dahi bulunmayan bir takım ilaçlardan dolayı çeşitli yaptırımlarla karşı karşıya kaldıklarını belirtiyorlar. DSA olarak konu hakkında Aile Hekimlerinin sorunlarını araştırdık.
 “Sağlık, Bir Ekonomik Kâr Aracı Değil, En Doğal İnsan Hakkıdır”
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) İkinci Başkanı Dr. Akif Emre Eker, konu hakkında şu bilgileri verdi:  “Kısıtlı kaynakları, doğru sağlık politikaları üzerine oturtup, halk desteği almış yatırımların ne kadar etkili olduğunun en güzel örneği Aile hekimliği uygulamasıdır.  Sağlık, bir ekonomik kâr aracı değil, en doğal insan hakkıdır. Bu yüzden, tüm halkımız sağlık hizmetlerinden eşit ölçüde yararlanmalı ve birinci basamak sağlık hizmetlerine, kolay ve ücretsiz ulaşabilmelidirler. Bu bağlam da birinci basamak sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması devletin sorumluluğu altında olmalıdır. Aile hekimliği uygulaması sağlık sistemleri konusunda bizlere yeni bir perspektif sunmaktadır. Uygulanan bu sitemle, basit ama etkin, eşit, güçlü, ucuz ve dinamik bir hizmet sunumu uygulanıyor. Bu sayede kısıtlı olan ülke kaynaklarımıza da katkı anlamında önemli pozitif performans sağlıyor.
“Görev Tanımımız İçine Girmeyen Ancak Eski Bölge Tabanlı Sistemden Gelen Alışkanlıklarla Bizlere Yüklenen İşler İçinde Boğulduk”
Ülkemiz Aile Hekimliği uygulamasına yaklaşık 7 yıl önce, 2005 yılında Düzce ilimizde pilot uygulama ile geçmiştir. Ülkemizdeki birinci basamağa gönül vermiş tüm hekimler büyük bir istek, azim ve gayretle görevlerine başladılar. İlk günler her şey iyi gibi giderken aslında uygulamadan kaynaklanan bazı sorunlarda yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştı. Uygulama merkezlerimiz olan ve Aile hekimliği birimlerinden oluşan ASM’lerin, mevcut eksiklikleri karşımıza çıktı ilk olarak. Teslim edilen ASM’lerin çoğunda çağdaş bir sağlık hizmet sunumunu yürütmemiz için olması gereken fiziki şartlar, malzeme, araç ve gereçler ve donanım yoktu, eksikti veya bozuktu. Bütün ASM’lerin onarım ve tadilatlarını yaptık. Hem halkımız hem de kendimiz için hizmet sunum kalitesini artırmak adına; Mesaimizin dışındaki zamanımızın büyük bir kısmını bu eksikleri gidermekle tükettik. Mesai süremiz içinde ise birinci basamağa artan güven ve hizmet kalitesi artmasına paralel yoğun poliklinik hizmeti vermeye başladık. Bunun yanında bağışıklama-aşı, bebek-çocuk izlem, gebe-loğusa izlem, laboratuvar işlemleri, defin ruhsatları, yerinde otopsi nöbetleri, her türlü bireye yönelik raporlar gibi işlemler yanında görev tanımımız içine girmeyen ancak eski bölge tabanlı sistemden gelen alışkanlıklarla bizlere yüklenen işler içinde boğulduk. Geldiğimiz nokta da halen bu görevler artarak aile hekimleri tarafından icra edilmeye devam ediyor. Gördük ki işimiz gerçekten zor ve iş yükümüz gerçekten çok fazla.
“Aile Hekimliği Uygulamasının Ruhunda ‘’Kişilere Kendi Sağlık Sorumluluğunun Verilmesi’’ Esas”
Kimlik, vatandaşımızın hizmet alması için gereklidir. Bizden yasal olarak istenen ilgili kişiyi görmemiz, kimliğinden tanımlayarak işlem yapıp kayıt almamızdır. TC. Numarası vererek, adını söyleyerek işlem yaptırılmaya çalışılması Aile Hekimlerini “Resmi Kayıtlarda Sahtecilik” yapmaya zorlanması anlamına gelmektedir, bu büyük bir suçtur. İşlemin gerçekleşmesi durumunda sorumluluk, cezai müeyyide tamamen hekimin üzerindedir, hâlbuki suça teşvik ve hatta zorlamayı gerçekleştiren kişilere de müeyyide uygulanmalıdır. Aslında Aile Hekimliği Uygulamasının ruhunda ‘’kişilere kendi sağlık sorumluluğunun verilmesi’’ esas olmalıdır. Zira sağlıklıyken periyodik sağlık muayenelerinin yapılmaması, kişide ortaya çıkacak risklerin tespit edilmemesi veya sağlık durumunda değişimde başvurulmayan her durumda, kişilerin sağlık riskleri artmakta ve önlenebilir birçok hastalık gözden kaçmaktadır. Sonucunda hastalık durumu ortaya çıktığında yapılan başvurularda sağlık harcamaları da paralel artış göstermektedir.


“Çok Geniş Bir Görev Tanımı Var”
En temel amacımız; koruyucu sağlık hizmetlerinde örnek olacak başarılar sağlamaktır.Karşımıza çıkan en önemli sorun ise özellikle uygulama yönetmeliği ile aile hekimleri için çok geniş bir görev tanımı yapılmış olmasıdır. Bu yönetmelik ile kapatılan sağlık ocaklarınca yürütülmekte olan neredeyse tüm birinci basamak sağlık hizmetleri aile hekimlerine verilmiştir. Hizmetlerin tıbbi ve akademik gereklilikleri ve aile hekimlerine bağlanan nüfus (yaklaşık 3500-4000) dikkate alınarak değerlendirdiğimizde aile hekimlerinden beklenen iş yükünün, bir aile hekimi ve varsa bir aile sağlığı elemanının iş gücünü aşar şekilde planlanmasıdır. Yani beklenen tüm işlerin ideal, tıbbi ve bilimsel kurallara uygun yürütülmesi olağanüstü bir gayretle yapılmaya çalışılmakta, hekimin iyi niyeti, bilgi ve becerisinden bağımsız olarak bazı alanlarda eksiklikler ortaya çıkabilmektedir.
“Bizim Dışımızda Gerçekleşen Olaylardan Dolayı, Bizlerden Ceza Puanı Kesintilerine Maruz Kalıyoruz”
Bizlerden istenen Anin idare ve idamesi noktasında bazı sıkıntılarımız mevcuttur. Mesela, bizlerden aşıların muhafazası ile ilgili tedbirleri almamız istenmektedir. Her türlü tedbir tarafımızdan alınsa bile zaman zaman meslektaşlarımız bizim dışımızda gelişen bir takım olaylardan kaynaklı problemler neticesinde, soğuk zincir kırılmalarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Ve bizim dışımızda gerçekleşen bu olaydan dolayı bizler ceza puanı kesintilerine maruz kalıyoruz. Hatta kırıma uğrayan aşıların maddi sorumluluğu da bize yükleniyor.
“Piyasa da Dahi Bulunmayan Bir Takım İlaçlardan Dolayı Çeşitli Yaptırımlarla Karşı Karşıya Kaldık”
ASM de bulundurulması gereken zorunlu malzeme ve ilaçlarla ilgili sıkıntılar var. Bize teslim edilen ASM’lerin maalesef hiçbir alt yapı çalışmaları yapılmadı. Gerekli donanım ve malzeme verilmedi. Bunların hepsini bizim karşılamamız istendi ki bu nokta da piyasa da dahi bulunmayan bir takım ilaçlardan dolayı çeşitli yaptırımlarla karşı karşıya kaldık. Halende bu sorun devam etmekte ve acilen yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır. Kaldı ki bir kişinin çalıştığı ASM’de de 10 kişinin çalıştığı ASM’de de aynı malzemeler aynı miktarlarda istenmektedir. Hizmet alan nüfus düşünüldüğünde bu da bir çelişki oluşturmaktadır.”

ASM’lerdeki Kira Adaletsizlikleri
Aile Hekimi Dr. Özlem Oğul, konu hakkında şunları söyledi: Aile hekimliği eski sisteme göre hasta yoğunluğu açısından daha rahat ancak hekim olarak birinci basamak hizmetleri dışında çok fazla ekstra işler ve sorumluluğumuz var. Aile Sağlığı Merkezindeki (ASM) tuvalet kağıdı, enjektör gibi malzemelerin hatta sarf malzemenin temini takibi de bize ait. Bazı ASM’ler kamu binası olup hiçbir ödeme yapmazken, bazı ASM’ler özel şahsa ait olup belirlenen istenen kira bedellerini karşılayarak kamu adına sağlık hizmeti veriyor. Bu konuda ciddi adaletsizlik var. Biz muayenehane ticarethane işletmiyoruz. Devlet memuru olarak kamu hizmeti veriyoruz ki bu konu içinde bulunduğumuz durum itibariyle çelişkilidir.
Aile Hekimlerinin Güvenliği Kime Emanet?
ASM’lerde güvenlik sorunu da sık karşılaşılan bir durum ve sürekli hırsızlık olayıyla karşılaşıyoruz. En az bir kere laptop çaldırmayan aile hekimi yoktur. Hekimlerin ortak sorunu olan hakaret ve şiddet olayları da sıkça karşılaştığımız bir durum hatta belki de Acil hekimlerinden sonra en çok aile hekimleri maruz kalıyor. Çünkü Aile hekimi görev tanımı halka doğru yapılmadı ve halk bunu daha farklı algılayıp tüm yerli yersiz talep ve isteklerinin karşılanacağı kurum, birim olarak algılıyor. Bu konuda açıklama da bize kalıyor ve bu noktada gergin diyaloglar  neticesinde sözlü ve fiziksel şiddete de maruz kalınabiliyor. Hatta hastalar öyle ki Aile hekimini aileden biri olarak görüp tanışma kaynaşma adına düğünlerine, pikniklere çağırıyor.
“Hasta Hastanede Muayene Oluyor Kalkıp Raporunu Aile Hekiminden İstiyor”
Evde sağlık hizmeti konusunda da hastayla sık sık karşı karşıya geliyoruz. Belediyenin evde sağlık hizmeti veren birimleri açıkçası işine geldiği gibi hastaya yaklaşıp, zaman zamanda aile hekiminizin görevi şeklinde hastayı yönlendiriyor. Hasta hastanede muayene oluyor kalkıp raporunu aile hekiminden istiyor. Usulen tanı ve tedaviyi yapan gerekliyse raporunu da vermelidir. Bu konu da çok sık karşımıza sorun olarak geliyor.
“Hasta Takip için Gelmediğinde Negatif Performans Uygulanıyor”
Birinci basamak, koruyucu sağlık hizmetleri açısından önemlidir. Birinci basamak hizmeti olarak rutin takip ve izlemlerimiz oluyor. Rutin gebe, bebek, çocuk takip, izlem ve muayeneleri oluyor. Takip ve izlem zamanlarından haberdar edildiği halde, hastanın bu takip ve izlemlere gelmemesi ya da getirilememesi sonucu negatif performans dediğimiz uygulamayla bir takım kesintiler yapılıyor. Çoğu zaman hastanın evine kadar gidip çağırdığımız, ulaştığımız anda bebeği evinde aşıladığımız çok hasta oluyor. Bazen de ayağına kadar gittiğimiz halde direnç gösteren izlem ve aşı kabul etmeyen hastalar da oluyor, bazen de hastayı adresinde dahi bulamıyoruz. Dolayısıyla da eksik takip ve aşılar yüzünden biz mağdur oluyoruz. Bu konuda hastaya da sorumluluk düşüyor ve hastaya da yaptırım uygulanmalıdır sadece fatura doktora kesilemez.
“Saygı ve Güvenli Çalışma Ortamı İstiyoruz”
Genel olarak hekimlik  değersizleştirildi, hastaların oyuncağı olduk. Mutlaka ki hasta hakları önemlidir ancak bu iş hekimi ezerek olmaz. Sadece hak ettiğimiz değeri ve saygıyı görmek istiyoruz. İnsan haklarımıza müdahale boyutundadır artık uğradığımız haksızlıklar ve her anlamda güvenli çalışma ortamı istiyoruz. Bunun adına sağlık sisteminde değişim ve düzenlemeler yapılmalıdır.
“Bir Doktorun Rapor Yüzünden Sorgulanması Kadar Trajikomik Bir şey Olamaz”
Ben geçenlerde yaşadığım bir olayı anlatayım, hasta çocuğunu getirmemişti ve “kızım proje ödevini yapmadı onun için rapor istiyorum diyerek rapor talebinde bulundu.” Ben de bu şartlarda rapor veremeyeceğimi söyledim. Bunun üstüne söylendi ve SABİM’e,  “doktor bana rapor vermedi” diye şikayet etti. Bu saçma sapan olay için “savunma” verdim. Bir doktorun rapor yüzünden sorgulanması kadar trajikomik bir şey olamaz hele de ortada ne hasta ne de hastalık varken.
“Hasta SABİM’i Hak Aramaktan Çok, Hekimden İntikam Almak için Kullanıyor”
SABİM şikayetlerinin çoğu da böyle şeyler ve hasta bunun yanlış olduğunu hiçbir zaman bilmiyor ve anlamıyor, hastaya sorarsanız ”ben doktoru şikayet ettim nasıl rapor vermezmiş o doktor bozuntusu, görsün bakalım” mantığıyla bir başka saçmalık için şikayet hakkı görüyor kendinde. SABİM kaldırılmalıdır. Zaten hastaların yazılı dilekçeyle şikayet etme hakları vardı. Ayrıca memnun olmadıkları hekimi değiştirme hakları da var.  Hasta SABİM’i hak aramaktan çok,  uygunsuz istekleri yerine gelmediğinde hekimden intikam almak için kullanıyor. Ayrıca SABİM hastanın hekime saygısını azalttı. Bilen bilmeyen hekimi değerlendirir, sorgular, hesap sorar oldu. Hekim ve hastayı karşı karşıya getiren kamu spotları, yönetici söylemleri ve birtakım uygulamalara son verilmelidir.
“Hekimin Hekime Şiddeti de Bizim Camianın Büyük Sorunu”
Hekimin hekime şiddeti de bizim camianın büyük sorunu. Yakın zamanda kaybettiğimiz Dr. Melike Erdem in intiharı da asistan hekimlerimizin zor çalışma koşulları ve uzmanları ile şefinin de meslektaşları olduğunu unutup amir egosuyla arkadaşımızı yalnız bırakmaları sonucu SABİM’le birlikte ateşlenen bir isyandır aslında. Biz hekimler de duyarsızlaştık. Önce kendi içimizde birlik duygusunu geliştirmemiz, mesleğimize meslektaşımıza sahip çıkmamız gerekiyor. Etik olan doğru olan da budur. Bunun için hekimler şahsi, siyasi kaygı ve kaprislerini, egolarını bir kenara bırakmalı, meslek etiği, meslektaş hassasiyeti ve deontoloji gerçeği ile hareket etmelidirler. Biz hekimlerin her zamankinden daha çok birbirimize ihtiyacımız var.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge