Ana içeriğe atla

PEDİATRİNİN GELECEĞİNİ MERAK EDİYOR MUSUNUZ?


GELECEĞİN TIBBI

Türkiye’de uzun yıllardır “Çocuk sağlığı ve Hastalıkları” alanında çalışan, Türkiye Milli Pediatri Derneği Başkanlığı,  Hacettepe Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü Müdürlüğü ve İhsan Doğramacı Çocuk Hastanesi Başhekimliği yapan Prof. Dr. Prof. Dr. Tezer Kutluk, gelecekte de ülkemizde araştırmaya ayrılan kaynağın eksik olduğu müddetçe, dışa bağımlılığın süreceğini belirtti.  Prof. Dr. Kutluk, gelecekte çocuk hastalıkları alanında nelerin değişeceği hakkındaki öngörülerini paylaştı.

Çocuk sağlığı alanında uzun yıllardır başarılı çalışmalar yapan, Hacettepe Üniversitesinde Çocuk Sağlığı Enstitüsü Müdürlüğü ve İhsan Doğramacı Çocuk Hastanesinin başhekimliğini yapan,  Türkiye Milli Derneğinin de başkanlığını yapan ve Onkoloji alanında Uluslararası Kanser Savaş Örgütü’ne (UICC)  başkan olan ilk Türk doktor ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr.  Tezer Kutluk, gelecek yıllarda çocuk sağlığı alanında neler olacağı hakkındaki görüşlerini Med-İndex’e anlattı.

Çocuk hastalıkları ve ölümlerinin önlenmesinde sağlık politikaları ve teknolojinin geliştirilerek kullanımı ile önemli bir yol alındığını belirten Prof. Dr. Kutluk,  “Bebek ölüm oranları dünyanın birçok bölgesinde çok ciddi düşüşler sağlanabildi. Ancak gelişmekte olan, yoksul ve savaş altındaki ülkelerde hala çocuk sağlığı açısından sorunlar var. Pediatri alanında enfeksiyon hastalıkları, aşılama ve beslenmede önemli yol kat edildi. Gelişmiş ülkelerde  kronik hastalıklar daha öne çıkan sorunlar arasında yer alıyor artık. Yoksul ve gelişmekte olan ülkeleri, gelişmiş ülkelerle kıyasladığımız zaman bu farkı görüyoruz.  Kronik hastalıklar daha karmaşık tanı, tedavi ve izlem yöntemlerine gereksinim duyulan bir hastalık profili çiziyor. Yoksul ülkelerle, zengin ülkelerdeki uçurum artıyor.  Yoksul ülkelerde hala aşı, enfeksiyon, beslenme politikaları ile korunulabilen hastalıklara bağlı sorunlar görülmeye devam ediyor.

Dünyada sağlıkta teknolojinin geldiği noktada, ince detaya gittikçe çok şey yan dallara kayıyor ve üst uzmanlık dalları daha önemli hale geliyor. Bu durum sağlığı pahalı ve erişilmesi zor bir hale getiriyor. Çocuk hekimliği yanı sıra aile hekimliğinin güçlenmesi dünyanın bazı bölgelerinde bir gerçektir.  Ancak aile hekimliğinin birinci basamakta verdiği hizmete ek olarak, çocuk hekimlerinin hizmetlerine ihtiyaç ta tartışmasız. Bu açıdan aile hekimliği ile çocuk hekimliği arasındaki işbirliği daha da önemli bir hale geliyor.” dedi.

“Türkiye’de İleri Tıp Uygulamaları Yapılabiliyor, Hizmete Erişim ve Kullanılmasının İyileştirilmeye Açık Alanları Bulunuyor”
Türkiye’nin, Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre orta düzey gelişmiş bir ülke olduğunu belirten Prof. Dr. Kutluk şunları söyledi: “Türkiye, özellikle orta- üst kategoriye giriyor. Türkiye’de çocuk sağlığına yönelik koruyucu bazı durumlarda yol alındı.  Ancak Türkiye’de kronik hastalıklar anlamında ileri düzey uzmanlık gerektiren dallarda uzmanların sayısı yeterli olmadığından ikinci, üçüncü ve dördüncü basamağa geçtiğiniz zaman, tabi ki dünyanın birçok yerinden iyi durumda. Ancak,  batı Avrupa ve Amerika ile karşılaştırıldığı zaman aslında Türkiye’de ileri tıp uygulamalarının hepsi yapılabilmekle beraber bu hizmete erişimin ve kullanılmasının iyileştirilmeye açık alanları bulunmaktadır. 


“Yetişmiş İnsan Gücü Açısından Türkiye Zorlanmaya Başlıyor”
Birinci basamak tedavide aşılamaların yaygınlaştırılması anne ve bebek sağlığına yapılan yatırımlarla bebek ölümleri azaldı.  Anne ölümlerini azaltmak doğrudan sağlığı etkiliyor. Enfeksiyonlar korunabilir hastalıklar, kontrol edildikçe Türkiye bu kez kronik hastalıklarla daha fazla yüzleşmeye başlıyor ve bu hastalıkları daha iyi yönetmesi gereken bir noktaya gidiyor.  Yetişmiş insan gücü açısından Türkiye zorlanmaya başlıyor.  Bu açıdan kronik hastalıklarla uğraşan insan gücü, sağlığın planlanması alanında iyileştirmeye açık alanlar göze çarpıyor.

“Araştırmaya Ayrılan Kaynak Eksik Olduğu Müddetçe Dışa Bağımlılık Sürecek”
Türkiye’de sağlığa yatırım yapılırken kamu hastanelerinde ve üniversitelerde bütçe sorunları yaşanabiliyor. Türkiye’de araştırmaya ayrılan kaynak bence eksik. Araştırmaya ayrılan kaynak eksik olduğu müddetçe dışa bağımlılık sürecek ve dışa bağımlılık sürdüğü müddetçe de sağlık alanında gelişmeler olmakla birlikte sağlıkta zirvede olması çok tartışılır bir noktada olacak.”

“Türkiye’de ve Dünya’da Araştırmaya Daha Fazla Kaynak Ayrılmalı”
Uzun yıllardır çocuk sağlığı alanının tüm konularında Hacettepe Hastanesinde verdiği hizmetlerle tanınan Prof. Dr. Kutluk, “Gelecek yıllarda kronik hastalıklar, kanserler ve konjenital kalp hastalıkları gibi birçok hastalık ön plana çıkacağı için Türkiye’de bu alanda değişime kendisini hazırlamalı. Yan dal konusunda Türkiye’de sağlığa ayrılan pay arttı. Ancak sağlığa ayrılan payın üst sınırı bu hizmetlerin geliştirilmesini zorlayama başlamıştır. Yan dal sayısı arttıkça çocuk sağlığında Türkiye’de daha fazla araştırma yapılması lazım. Çünkü çocuklarda az görülen hastalıklar, erişkin hastalıkların arasında kayboldukça nadir görülen hastalıklarda araştırılmamaya başlayacak. Çocukların geleceğine yönelik sağlıklarını planlamak açısından Türkiye’nin ve dünyanın sorunu, araştırmaya daha fazla kaynak ayrılmaması. Nadir hastalıklardaki araştırma sayısının eksikliği bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.


Moleküler Tanı Yöntemindeki Devrim Olacak!
Gelecekte teknolojinin sınırı yok.  Teknoloji bugün sağlığı hayal etmediğimiz noktalara getirdi. Değişimin ve gelişimin çok hızlı gittiği için tahminimizden ve planladığımızdan daha süratli olacak. Moleküler tanı yöntemleri çok daha kolaylaşacak. Tanı yönteminde yaşanan devrim görüntüleme alanında yaşanan devrimden sonra moleküler tanı yöntemindeki devrim olacak. Gen dizilimlerinin artık detaylı biliniyor hale gelmesiyle kalıtsal hastalıklar ve çevresel sebeplerden moleküler tanı yöntemleri daha da ucuzlayacak ve tanı yaklaşımlarında iş bambaşka bir hale dönecek.

“Popülasyona Özgü Yeni Sağlık Sorunları Çıkmaya Başlayacak”
Tedavisi olmayan bazı genetik hastalıklar, kanser ve bazı kronik hastalıklarda önümüzdeki  10-20 yılda çok büyük değişim ve gelişim yaşanacak. Bir hastalıktan iyileşen ve o hastalığı atlatan insanlarda, yaşam kalitesiyle ve o hastalığın geç etkileri ile ilgili bilgi sahibi olacağız. 1960’lı yıllarda çocuk kanser hastalarının yüzde 20’si yaşarken şimdi yüzde 80’i yaşıyor. Kanserden kurtulan yetişkinler grubu oluşuyor. Kronik böbrek hastalığından diyalizin olmadığı dönemde bir çoğu ölürken şimdi diyalize girip çıkan uzun süreli böbrek hastalığı olan ve yaşayan hastalar oluyor. Bu birçok hastalıkta o hastaların ön görmediğimiz ve çok yaşamadığımız kronik hastalardan yaşayanların ek sorunları ile uğraşacağız.  İnvitro fertilizasyon,  tüp bebek, bebeklerdeki destek tedaviler, sürfaktanlar ve ventilatör tedavileri ile bin gramın altındaki bebekler bile yaşatılır hale geldi. Ancak onların bu popülasyona özgü yeni sağlık sorunları çıkmaya başlıyor.

“Bir İlacın Etkisinin Daha Kısa Sürede Belirlenecek”
Laboratuarda üretilen ilaçlar, hedefe yönelik tedaviler zaten şu anda yapılmaya başladı. Önümüzdeki 2 dekadda bu alanda gelişmeler yaşanacak. Çünkü moleküler mekanizmalar daha da anlaşıldıkça laboratuarda üretilen ilaçlar olacak ve klinik araştırmalar devam edecek. Temennimiz bir ilacın ilaç olarak etkisinin anlaşılması için sürenin kısaltılabilmesi. İlaç araştırmaları çok uzun sürüyor, ne kadar kısaltırsanız kısaltın bu o kadar kolay değil.  İlacın etkisinin bilimsel yöntemlerle kanıtlanması gerekiyor. Geleceğin teknolojisinden,  bir ilacın etkisinin daha kısa sürede belirlenebileceği yöntemler bekliyoruz. Bu yönde de birçok çalışmalar yapılıyor. Ama hala bir ilacın öncü molekülden ilaç olması için geçen zaman hala uzun.  Bilim adamları bir taraftan güncel bilimi uygularken, bir taraftan da değişime ve geleceğe yön veriyorlar.  Gelecek tıpta bir çok alanda umut vaad etmeye devam ediyor.

Doğru, etik ve tarafsız haberciliğin adresi Med-Index : www.med-index.com Mutlaka ziyaret edin!
  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge