Ana içeriğe atla

BEYNİNİN YÜZDE KAÇINI KULLANDIĞINI BİLMEYEN VAR MI?

Beyninizin yüzde kaçını kullanıyorsunuz? Yoksa daha fazlasını kullansam neler yaparım diyenlerden misiniz? Aslında bu yazıyı okurken bile beyninizin yüzde 100’ünü kullandığınızı biliyor musunuz?



“Beyninizi daha çok kullanıp aslında şimdiki halinizden daha iyi olmak ister misiniz?” diye başlayan haberlere veya yazılara dikkat edin. Bunlar aslında sadece birer safsata, neden mi? Yıllardır insanlar beyinlerinin tamamını değil sadece yüzde 10’unu kullandığını düşünüyor. Birçok bilim insanı bu hurafenin artık değişmesi için çalışıyor. 
“Beynimizin yüzde kaçını, nasıl kullanıyoruz?” sorusunu Cambridge Üniversitesi Psikiyatri kliniğinde Nörobilim üzerine Doktora yapan Dr. Muzaffer Kaser, Med-Index’e yanıtladı. 

Yüzde On “Mit”i
“Beynimizin yüzde 10’unu kullanıyoruz diye bir yanlış bilgi daha var” diyen Kaşer, şu bilgileri verdi: “Beynin yüzde 100’ünü kullanıyoruz. Beyin görüntüleme araştırmaları sayesinde beynin bir bütün halinde çalıştığını, bağlantıların etkileşim halinde olduğunu ve bir görev yapılmadığında dahi arka planda çalışan aktivitesi (default mode network) bulunduğunu biliyoruz. Parmağımızı şıklattığımızda dahi beynimizin yüzde 90’ını çalıştırıyoruz. Zaten vücudun enerjisinin büyük kısmını kullanan bir organın, çoğunun çalışmadan kalması yaşamla bağdaşmazdı.”

İnsan Türünün “Benmerkezci” Yapısı 
Bilimsel gerçekliğinin dışında, insanların nasıl böyle bir bilgiyi sahiplenebildiklerini sorgulayan Kaşer, “Bu konuda şöyle bir düşüncem var; insan yüzyıllar boyunca kendini evrenin merkezinde olduğunu düşünegelmiş. Bu derece benmerkezci bir canlının, kendi beyniyle de ilgili beklentilerinin yüksek olmasını bekleyebiliriz. Yüzde 10 “mit”inin altında tarihsel olarak böyle bir motivasyon olabilir. Aslında beynimin tümünü kullanmıyorum; yüzde 100’ünü kullansam neler yapabilirim? Düşüncesi bu nedenle bu derece sahiplenilmiş” dedi. 

“Kişisel Gelişim Adındaki Kitapların Yanlış Bilgilerin Yayılmasında Etkisi Büyük”
“Kişisel gelişim” adıyla çıkan kitapların, özellikle modern çağda insanların iş hayatındaki sorunlarına yönelik popüler kültür ürünleri olduğunu söyleyen Kaşer, bu kitapların yanlış bilgilerin yayılmasında çok büyük payı olduğunu kaydetti. Kaşer, “Çünkü bu kitaplarda sürekli kişilere aktarılan, şöyle bir mesaj var; ‘Siz aslında kapasitenizin daha fazlasını yapabilirsiniz, yapmalısınız da.’ Bunu bir şekilde temele oturmanın en kolay yolu da ‘aslında beyninizin tamamını kullanmıyorsunuz’ demek. Böylece insanlara daha fazlasını kullanmanın yollarını vaad ederek kazanç sağlayan bir sektör var. Derslerimde bu bilgiye inanan çok sayıda kişiyle karşılaşıyorum” diye konuştu.

Doğru, etik ve tarafsız haberciliğin adresi Med-Index : www.med-index.com Mutlaka ziyaret edin!


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge