Ana içeriğe atla

TÜRKİYE'NİN "KOMPOZİT DOKU NAKLİ MERKEZLERİ YÖNERGESİ" DÜNYAYA ÖRNEK OLDU

Türkiye'nin "Kompozit Doku Nakli Merkezleri Yönergesi" ile dünyaya da örnek olduğunu belirten Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan, bu konudaki kapsamlı tek mevzuat düzenlemesinin Türkiye'de olduğunu vurguladı.

Turgut Özal Üniversitesi'nin 2013-2014 eğitim-öğretim akademik yılı için düzenlenen törende, açılış dersini kol ve yüz nakline imzasını atan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan verdi.

Kompozit doku nakilleri üzerine bir sunum yapan ve kalp, pankreas, akciğer ve karaciğer nakillerinin hayat kurtaran operasyonlar olduğunu anlatan Özkan, kol, bacak, yüz gibi kişinin yaşam kalitesini artıran operasyonların da kompozit doku nakilleri olarak tanımlandığını bildirdi. 
Yaptığı başarılı kol ve yüz nakilleri hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Özkan, şunları söyledi: “Hayat kurtarıcı kalp, karaciğer, pankreas ve akciğer nakilleri var. Hayat kurtarıcı sayılabilecek böbrek nakilleri çok başarılı şekilde yapılıyor. Başlangıçta zorlukları oldu, bunların reddedilmemesi için birçok ilaçlar kullanıldı. Bu ilaçlar yüzünden cilt kanserleri, farklı enfeksiyonlarla karşılaşıldı. Son dönemlerde hem teknik alt yapı gelişti hem de 2000 yılından sonra bulunan ilaçların katkısıyla bu ameliyatlar çok daha verimli bir şekilde yapılmaya başlandı. Kol ya da yüzde yapılan operasyonlar hayati değil. Ancak, yüzü tandıra düştüğü için maske kullananlar, iki kolu dirsekten itibaren olmayan ve başkasına muhtaç olanlar var.” 

“Kadavradan Nakillerin En Fazla Olduğu Üniversite Unvanını Kazandık”
Özkan, organ nakillerinin sayısının artırılabilmesi için beyin ölümü bildirimlerinin önemine değinerek, beyin ölümünün yanlış anlaşıldığına dikkat çekti. Özkan, “Tam donanımlı hastaneler imkanlarını sonuna kadar kullanıyor ve beyin ölümü olanları 2 gün daha yaşatarak organları bir insana daha umut olsun diye çalışıyor. Kadavradan nakiller olduğu için yoğun bakımın çok iyi olması gerekiyor. Kadavradan nakillerin en fazla olduğu üniversite unvanını kazandık” diye konuştu.

Kapsamlı Tek Mevzuat Düzenlemesi Türkiye'de 
Dünya genelinde yapılan ilk nakillerinden örnekler veren Özkan, artık Türkiye'de de çok başarılı operasyonlara imza atıldığını vurguladı. Dünyanın ilk el nakli operasyonun Fransa’da gerçekleştirildiğini hatırlatan Özkan, Amerika'da da dünyanın ikinci el nakli operasyonu yapıldığını söyledi.



“Dünya Çapında Bu Zamana Kadar 70 Kol Nakli, 10 Merkezde Yapıldı”
1998 yılından sonra gelişmelerin çok hızlı olduğunu dile getiren Özkan, “Çin’de de birçok çalışma yapılıyor ancak biz bunları bilimsel anlamda takip edemiyoruz. Hiç yapılmaması gereken parmak nakilleri bile yapılmış olduğunu duyuyoruz. Çin’deki hastaların dahil edilmediği; Avrupa, Amerika ve Türkiye’deki tüm hastaların internet üzerinden kayıtları takip ediliyor. Dünya çapında 70 kol nakli, 10 merkezde yapıldı. Kompozit doku merkezleri arasında Fransa, İspanya, Amerika ve biz önde gidiyoruz” dedi. 

Kol Nakli Yapılan Hasta Normal Hayata Döndü
Kol naklini yaptığı ve normal hayatına dönen hastasının, kollarını kullandığını gösteren videoları izleten Özkan, Türkiye'de gerçekleşen kol, bacak, yüz ve rahim nakilleri operasyonlarının, dünyada takdirle karşılandığına söyledi. Daha birçok başarılı operasyonlara Türk bilim insanlarının imza atacağına inandığını sözlerine ekledi.

“Dünyada Böyle Bir Mevzuat Yok”
Kendisine başvuran hastalarının yaşadıklarını anlatan Özkan, böbrek ve karaciğer gibi organların nakillerinin mevzuatlara bağlı olduğunu belirtti. Özkan, kol, bacak ve yüz nakillerinin mevzuatının olmadığını ve başvuruda bulunduğunu iznini almak için beklediğini kaydetti. Türkiye'nin "Kompozit Doku Nakli Merkezleri Yönergesi" ile dünyaya da örnek olduğunu belirten Özkan, bu konudaki kapsamlı tek mevzuat düzenlemesinin Türkiye'de olduğunu ifade etti. 

“5 Bin Kadından Birinin Doğuştan Rahmi Yok”
5 bin kadından birinin doğuştan rahminin olmadığını kaydeden Özkan, “Bu kişiler evlendikten sonra çocuk sahibi olmak istiyorlar. İlk ameliyatında çocukla birlikte rahmini de kaybedenler oluyor. 2006 yılından bu yana rahim naklinin yapılması üzerine çalışıyoruz. Böbrek nakilleri olanlar da çok başarılı şekilde çocuk sahibi oluyor. Mevzuata, “çocuk sahibi olur” diye eklerseniz, rutin olmuş olur ve kötü amaçlı kullanılabilir. Ancak iyi bir örnek gerekir. Bu örnekten sonra mevzuatı da hazır. Sadece bu hastanın sağlıklı bir çocuk dünyaya getirmesi gerekiyor. Eğer bu başarılı olursa kimlere ve hangi durumlarda yapılacağı mevzuatı hazır olacak. Hastalarımızdan birine rahim naklini yaptık, rahmi olmayan yere koyuyorsunuz. Yumurtalar tamamen anneye ait, hiçbir genetik değişim yok. Çocuk olduğunda o anne ve babaya ait olacak. İşlem bitince de rahmi çıkartıyorsunuz. Sonrasında da ilaç almasına gerek kalmıyor. İki denememizden bir tanesi çok başarılı şekilde devam etti. Hatta 8. haftaya kadar da büyüdü ve kalp atışlarını izledik. Maalesef düşük oldu. Ancak rahmin gebe kaldığını, çocuğun canlandırılabildiğini burada gördük. Bundan sonraki denemelerimizde başarılı oluruz diye umuyoruz” şeklinde konuştu. 

Cenazenin Vücut Bütünlüğü Korunuyor
Dünyada yapılan yüz nakilleri hakkında bilgi veren Özkan, organlar alındıktan sonra cenazenin vücut bütünlüğünün korunduğunun göz önünde tutulduğu için bu konuda endişe duyulmaması gerektiğine dikkat çekti. Özkan, son dönemlerde yaptığı yüz nakillerinin sonuçlarını anlattı. 

“Artık Gelişme Dönemindeyiz”
Yeni öğretim yılında kuruluşunun 4. yılını kutlayan üniversitenin açılışında konuşan Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erol Oral, artık kuruluş aşamasını geride bırakarak gelişme dönemine başladıklarını ifade etti. Prof. Dr. Oral, nicelik ve nitelik bakımından kuruluş dönemi hedeflerinin fazlasını yakaladıklarının altını çizdi. Oral, üniversitelerinde çok sayıda ülkeden gelen öğrencilerin de bulunduğunu ifade ederek, her geçen gün geliştiklerini ve büyüdüklerini dile getirdi.

“Diğer Üniversitelerle Yarışacak Seviyeye Geldik.”
Üniversitenin Mütevelli Heyeti Başkanı eski Başbakan Yıldırım Akbulut, üniversite’nin artık diğer üniversitelerle boy ölçüşebilecek bir noktaya geldiğini vurguladı. Dönemin rekabet dönemi olduğunu belirten Akbulut, “Rekabetin anlamı yarışın içinde olmaktır. Yarışın içinde olmamız için çalışma isteği taşıyan öğrencilere ihtiyacımız var. Bu isteği hisseden öğrencilere sahip olduğumuza inanıyorum.” şeklinde konuştu.

Med-Index

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge