Ana içeriğe atla

ERMENİSTAN VE GÜRCİSTAN’DA ORGAN NAKİLLERİNDE YENİ STRATEJİ GEREKİYOR

 Ashot Sarkissian-Ermenistan, Eyüp Kahveci-Türkiye, Gia Tomadze-Gürcistan
International Transplant Network (ITN) projesi kapsamında Türkiye’ye gelen Ermenistan ve Gürcistan organ nakil koordinatörleri ülkelerinde kadavradan nakil için yeni strateji geliştirmeleri gerektiğini söylediler.


70 Ülkeyi kapsayan International Transplant Network (ITN) projesinin birinci fazının ilk etkinliği 11 farklı ülkeden organ nakli profesyonellerinin katılımıyla İstanbul’da gerçekleştirildi. Söz konusu toplantıda katılan ülkelerde organ bağışı ve nakli alanında yapılan çalışmalar anlatıldı. Yeni işbirlikleri, ihtiyaçlar, öncelikler ve çözüm önerilerinin de konuşulduğu toplantıda, sınırlı sayıda canlıdan nakil yapan ve kadavradan nakil yapmayan ülkeler Türkiye’nin bu alanda örnek olan çalışmaları olduğu üzerinde durdu.
Türkiye Organ Nakli Vakfı öncülüğünde sivil bir platform tarafından yürütülen International Transplant Network for Developing Countries (Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Uluslararası Organ Nakli Ağı) projesi kapsamında yurt dışından organ nakli sorumluları gelerek deneyimlerini paylaşıyorlar. Ermenistan ve Gürcistan organ nakli koordinatörleri hem ülkelerindeki çalışmalar hem de söz konusu proje hakkında görüşlerini paylaştı.


Ermenistan’da Sadece Canlıdan ve Sınırlı Sayıda Nakil Yapılıyor
Ermenistan’da sadece canlıdan ve oldukça sınırlı sayıda nakil yapıldığını ve bu durumda talebin sadece yüzde 10’nunu karşılayabildiklerini belirten Ermenistan adına katılan Nefroloji Uzmanı  Prof  Dr Ashot Sarkissian,  canlıdan nakili geliştirerek ve kadavradan nakli başlatarak daha fazla hastaya organ nakli ile yaşam şansı sunmaya çalıştıklarını söyledi. 


Sadece canlı donörden nakil yaparak, 3 milyon kişi de 10-15 gibi bir nakil oranı olduğunu dile getiren Sarkissian,  “ Talep ise 100-150 civarında, biz bu talebin çok gerisindeyiz. Bu sadece canlı donörden yapılan nakil, böyle bir yönteme sahip olmamız iyi bir şey ama, kötü olan ise kadavradan organ nakli uygulamamızın olmaması, bu zayıf yönümüz. Uzun yıllardır bu konu üzerinde çalışıyoruz. Türkiye ve diğer ülkeler bu alanda zaten deneyimliler, bu tecrübelerin paylaşımı ile biz de bu konudaki çalışmalarımıza devam edebileceğiz” dedi.

Kadavradan Organ Bağışı ile İlgili Bizi Farklı Bir Reaksiyon Bekliyor
Ülkelerinde organ bağışı ve nakline yönelik kamuoyu tepkisinin olumlu olduğunu kaydeden Sarkissian,    bu konuda tartışmalar olduğunu ancak dini inanışla ilgili bir sorun yaşanmadığını söyledi. Sarkissian, sözlerine şöyle devam etti:  “ Hristiyan bir ülkeyiz ve halkın genel olarak bu düşünce ile ilgili bir sorunu yok. Kadavradan organ bağışı ile ilgili bizi farklı bir reaksiyon bekliyor. Biliyorsunuz, bir anne “çocuğuma böbrek veriyorum” diye düşünürken diğer durumda “benim çocuğumun organları bilinmeyen birine verilecek” diye düşünüyorlar. Türkiye son 10 yıl içinde bu konuda gerçekten başarılıydı. Burada olmamızın ana nedeni de bu, bu uygulamayı daha önce yapmamış ülkelerle tecrübelerin paylaşılması ile başarılı bir sonuca ulaşmaları için gerekli sürenin kısaltılması. Türkiye’nin bu işbirliği daveti bizi heyecanlandırdı ve mutlu olduk. Buradaki büyük tecrübeden faydalanmak bizim için bir fırsat.”

Organ Nakillerinin Çoğu Gürcistan Dışında Yapıldı
Gürcistan Transplantolojist Derneği ve Gürcistan Sağlık Bakanlığı’nı temsilen katılan Organ Nakli Cerrahı  Prof Dr Gia Tomadze, ülkelerinde yapılan çalışmalar hakkında şunları söyledi: “Organ nakli çalışmalarına 1995’te canlı donörden böbrek nakli başladık. Şuan sadece canlı donörlerle ilgili bir programımız var, maalesef kadavradan (ölüden) organ naklini hayata geçiremedik. Kadavradan organ naklini engelleyen organizasyon yapımız ve kamu tepkisi ile alakalı birçok problem var. Gürcistan’daki toplam organ nakli 200’den fazla, bunların 38’i karaciğer, çoğu Gürcistan dışında operasyon geçirdi. Kalanlar ise böbrek nakli, operasyonları Gürcistan’da gerçekleştirildi.”

Yüzde 100 Canlı Nakil Yapıyoruz
Ülkesindeki organ bağışı ve nakli aktivitelerinin güçlü ve zayıf yönleri açısından değerlendirmede bulunan Tomadze, rakamların gerçekten ilginç olduğunu ve en yüksek canlı donör oranına sahip olduklarını belirtti. Tomadze, yüzde 100 canlı nakil yaptıklarını ve kadavradan organ nakli uygulamalarının olmadığını ve bu yönlerinin zayıf yönleri olarak bu alanda özel bir yapı oluşturmaları gerektiğini iletti.

Nüfusun Yüzde 60’ının Organ Bağışına Karşı Değil
“Canlıdan organ nakli donör oran 7.8” diyen Tomadze, “Derneğimiz kamuoyunun tepkisini değerlendirmek için birçok faaliyet yürütüyor.  Aslında nüfusun yüzde 60’ının organ bağışına karşı olamadığını keşfettik ama uygulama da ve karar verilme aşamasında problem çıktığını görüyoruz” dedi.

Halkın kadavradan nakli reddetme sebepleri hakkında özel bir araştırma yapmaya çalıştıklarını söyleyen Tomadze, çıkan sonuca göre ilk sırada cesedin uğrayacağı travma, ikinci sırada ise dini nedenler olduğunu kaydetti. Katılımcıların yüzde 60’ının dini sebeplerden reddettiğini dile geitren Tomadze, Ortodoks Hristiyan bir ülke olduklarını ve aslında inandıkları dinin buna karşı olmadığını ve insanlarla konuşarak bilgilerini geliştirme ihtiyaçları olduğunu belirtti.

Toplumsal farkındalığın artırılması için faaliyetler yaptıklarını söyleyen Tomadze, dört sene önce Avrupa Organ Bağışı günü organize ettiklerini ancak durumun tatmin edici olmadığını dile getirdi.  Bu konuda bir ulusal strateji geliştirmeye ve uygulamaya ihtiyaç duyduklarını ifade eden Tomadze, aksi takdir de herhangi bir sonuç elde edemeyeceklerini kaydetti.

Türkiye Sihirli Değnek
Türkiye’den davet aldıklarında ne hissettikleri ve gelmeden önceki beklentileri hakkında Tomadze, şunları söyledi: “İlk duyduğumda sihirli bir derneğin değerek bütün sorunları çözeceğini düşündüm. Tabii ki gerçek hayatta böyle şeyler yok. Bütün ülkelerin problemleri var ama bunlar benzer problemler. Benim en büyük isteğim “International Transplant Network”un bir üstyapı kurumu olarak faaliyet gösterebilmesidir. Bunun için sadece paraya ihtiyacımız yok bu konuda her birimizin fon bulabilmek için ayrı ayrı çabalaması gerekiyor. 70 ülke olduğunda bu ağın çalışabilmesi için destek bulmak daha da kolaylaşıyor.”

Türkiye Organ Nakli Vakfı Başkanı Dr. Eyüp Kahveci ise şu değerlendirmede bulundu: “Söz konusu proje kapsamında her ne kadar 70 ülke var ise de komşularımız bizim için ayrı bir önem taşıyor. Yüzyıllardır aynı kültürün bir parçası olmanın verdiği sıcaklık ile Anadolu’nun dayanışma ve yardımlaşma ruhu, organ bağışı ve organ nakli gibi insan sağlığına hizmet eden kutsal bir alanda da itici bir güç olacaktır. Büyük bir ülke olarak bu alandaki tecrübelerimizi, bilgi ve birikimlerimizi komşularımızla paylaşmak ve karşılıklı bilimsel işbirliğini geliştirmek için imkanlarımızı kullanacağız.“

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge