Ana içeriğe atla

PARFÜM SAĞLIĞIMIZI ETKİLER Mİ?

Everest Yayınları/fotoğrafçı Şevket Kızıldağ
Koku atölyesinde yıllardır çalıştığı alanla ilgili bilinmeyenleri Kokular Kitabı ismi verdiği seri ile kitapları ile anlatan Koku uzmanı ve Parfümör Vedat Ozan,  kitabında kokuların tarihinden sağlığa uzanan geniş yelpazede ele almaya devam ediyor. 

Kokulara adanmış bir ömür. Kokular hayatımızı nasıl etkiliyor? Kokuları nasıl kullanmalıyız? Kokular Kitabı’nın yazarı Vedat Ozan,  serinin ikinci kitabı olan Parfümler de , bu kez hayatımızın vazgeçilmez parçası haline gelen ürünlerle ilgili bilinmeyen yönlerini anlattı.  Koku uzmanı ve Parfümör Vedat Ozan, kitabı ile ilgili soruları yanıtladı.

Parfüm nedir?
Koku duyudur, parfüm de duyuya yönelik ürün. Yani doğal halinin dışında koku vermek için planlanması yapılmış her ürün aslında parfümdür. İlla sürülebilir olması veya alkolde taşınması gerekmiyor. 

Deodorant ile parfümün farkı nedir?
Deodorant, ter kokusunun önüne geçmek amacıyla üretilmiş ve çoğunlukla da parfümlendirilmiş bir ürün. Parfüm ise ter kokusundan bağımsız kokulu bir uygulama üzerinizde taşıdığınız. 

İlkiyle sosyal ortama aktarılan kokuyu engellemek istiyorsunuz, ikincisiyle ise bilakis sosyal ortama kokulu mesaj aktarıyorsunuz. 

Eau de toilette, eau de parfüm farkı nedir? Hangisi nasıl kullanılmalı?
Genel anlamda aradaki konsantrasyon farkını açıklamak için icat etmişiz bu tanımları. Eau de Toilette daha az konsantre olanı, Eau de Parfum daha yoğun olanı gibi. Aslında bu çok doğru değil. Sadece konsantrasyon farkının ötesinde bir EdT ile EdP arasında formül farkı da olması gerekiyor. Alışılagelmiş kullanımda EdT'nin gündüz, EdP'nin gece sürüldüğünü düşünürsek koku profilinin tasarımında da ikisi arasında fark beklememiz gerekiyor. Hızlı yaşam, standart üretim gibi sisteme ait unsurlar maalesef pek çok markada bu farkı yok etmiş, sadece yoğunluk olayına indirgemiş ayrımı.

Hatta aslında Eau de Parfum tanımı bile çok geç dönemde çıkmış bir tanım. Başlarda sadece Parfum veya Extrait de Parfum var. Sonra daha da alınabilir olsun diye Eau de Toilette çıkıyor. Hem daha hafif, hem da az yoğun, dolayısıyla daha uygun fiyatlı. Bu ikisi arasında bir pazar dilimi daha yaratmak gereği hissedilince, Eau de Toilette ile Parfum arasına  Eau de Parfum konumlandırılıyor.   

Parfüm seçerken nelere dikkat etmek gerekir? Ten rengi parfüm seçimini etkiler mi?
Parfümün ten üzerindeki yaşamı boyunca deneme süresi ayırmaya dikkat etmek ilk şart. Yani öyle beş dakikada seçim yapmak hiç doğru değil. O parfüm eğer teninizde saatlerce yaşıyorsa, bütün bu yaşam süresini deneme zamanı olarak ayırmak lazım. Neden? Çünkü organik bir seyir izliyor parfümünüz. İlk sürdüğünüzdeki kokuyla iki saat sonraki arasında fark var. Dolayısıyla ilk izlenim asla bütün hakkında fikir vermiyor. Sonradan pişman olmamak için bu zamansal fedakarlığı yapmak şart.

Ten renginden ziyade cildin gözenek yapısına ki ten rengi kesin olmamakla beraber buna dair işaret verir. Ama ne olursa olsun, farklı tende aynı parfüm sandığınız kadar dramatik bir koku farkı yaratmaz. Ben bu iki seçenek arasında denemeye ayrılan sürenin daha önemli olduğuna inananlardanım. 

Yaz kokusu ya da kış kokusu ayrımı var mıdır?
Sosyal beklentiler doğrultusunda, olabilir. Yaz, deniz, açık havayla ilintili bir parfüm, çevrenin beklentisini daha iyi karşılayabilir yaz mevsiminde. Ama esas önemli olan çevrenin değil sizin beklentiniz. 

Doğal ya da sentetik koku ayrımında neye dikkat etmek gerekir?
Ne kadar karışık bir konudur bu. Aslında doğal bile doğal değil çünkü. Siz doğal malzemeyi alıp, çoğunlukla ısıl işleme tabi tutup hammadde haline getiriyorsunuz ki parfüm imalatında kullanabilesiniz. Bu anlamda ürün sonuçta belki doğal ama, doğasında olmayan bir yönünü siz öne çıkarıyorsunuz. 

Şunu da unutmayalım ki bazı malzemeyi de doğal olarak kullanmanız yasak. Misk, civet gibi hayvansal malzemeyi kullanamazsınız çünkü hayvana zarar veriyor veya toptan telef ediyorsunuz kokulu bölgesine erişmek için. Bu durumda elinizdeki tek seçenek laboratuvarda sentezlenmiş ve doğalının kokusunu bir dereceye kadar taklit edebilen yapay molekülleri kullanmak oluyor. 

Doğal veya yapay, esas olan aslında kullanım miktarı itibariyle sağlığa zararlı olmamalı ve sürdürülebilirlik kriterine uygun olmalı.   



Parfüm nasıl kullanılmalı? Tene mi kıyafete mi saça mı sürülmeli?
Kokuyu en uzun muhafaza eden doğal elyaftır. Saçı da bu bağlamda değerlendirebilir ve saça uygulamanın en verimli uygulama olduğunu söyleyebiliriz. Ama koku moleküllerini taşıyan ortamın, yani alkolün saçta yol açacağı zararları da göz ardı etmememiz gerek. Bunun yerine eğer çok hassas ve açık renk değilse doğal elyaftan kumaşlara da parfüm uygulayabiliriz. Zaten yüzyıllarca insanlar kumaş ve eldivenleri kokulandırdılar tenlerinden çok. 

Pek farkında değiliz ama tene direkt uygulama aynı saçta olduğu gibi cildimize alkol uygulama anlamına da geliyor. Kuruluk, çatlama, kırışma gibi zaman içinde oluşabilecek sorunları da düşünerek cildimize uygulama yaparken abartmamakta elbette sayısız fayda var.

Orijinal parfümler ile imitasyon parfümler arasında ne fark var?
İmitasyon parfümü aldığınızda ilk yarım saat orijinali gibi kokuyor, sonrasında gittikçe orijinalinden uzaklaşmaya başlıyor. Tabi ki kesin kural değil bu, ama oldukça uygun bir genelleme. 

Parfüm hurafeleri hakkında bilgi verir misiniz?
O kadar çok ki, mesela;  “Parfüm sürünce bileklerinizi ovuşturmayın, molekülleri parçalarsınız!” söylemi.  Aslında bilek ovuşturarak yaptığımız tek şey var: ısıtmak. O bölgeyi ısıtınca da oraya uyguladığımız parfümdeki kokulu moleküllerin havaya daha çabuk karışmasına sebep oluyoruz. Bu da o parfümü tasarlayan parfümörün öngördüğü zaman planını biraz bozuyor. Yani bir parfümde ilk açığa çıkan, üst notalar dediğimiz nispeten hafif molekülleri tasarlandığından daha kısa bir sürede geçiyoruz. Olmasa iyi olur elbette ama olursa da dünyanın sonu değil çünkü taş çatlasın 15 dakikalık bir süreden bahsediyoruz. 

Kokular Kitabı-Parfümler'i kimler okumalı?
Koku bir duyu, parfüm ise o duyuya hitap eden ürün. Bizim arzularımız üzerinden dönen, hatta varlığı arzularımızı ihtiyaçlarımızmış gibi algılamamıza dayanan bir sektörden bahsediyoruz. Bu koku olabildiği gibi başka herhangi bir ürün veya sektörde olabilirdi. Kısaca, duyusal algıya hitap eden ürünlerin nasıl tasarlandığını, o hep kapalı kapılar ardında yaşayan, karmaşık ve üstü örtülü ilişkilerin nasıl gerçekleştiğini, gizli kahramanların kimler olduğunu merak eden herkesin okumasını isterim yazarı olarak bu cildin. “Şu parfüm güzel kokar, bu pek fena“ tarzında tek cümle yok kitapta. Anlatılan onlarca hikayenin içinde çaktırmadan sebep ve sonuç ilişkilerinin incelenmesi bol bol var ama. 

Kitabınızı yazmanızdaki etken nedir?
Bu cildi tek olarak düşünerek yazmadım, zira bu cilt dört ciltlik bir projenin ikinci ayağı. Tüm olarak bu proje dış dünyayla iletişimimizi sağlayan beş duyudan biri olmasına rağmen üzerine en az konuşulan duyumuz olan koku duyusunu tanımayı, insanı, doğayı, içinde yaşadığımız sosyal ve ekonomik sistemi tanıtmayı amaçlıyor. Daha doğrusu o amaçlamıyor, ben amaçlıyorum tabii yazar olarak. Koku duyusuna ilgi duymaya başladığımda en büyük sıkıntım kaynak sıkıntısıydı. Bu konuyla benim gibi başka ilgilenenler veya ilgilenecekler için en azından bu sıkıntıyı bir nebze olsun hafifletebilirsem, ne mutlu bana.
Bundan dolayı sıkıcı bir dil kullanmamaya, bilgileri hikayeler içine gömmeye çalıştım. Zaten yazarken de gözümün önünde neredeyse somutlaşmış olarak günlük hayattan tanıdığım figürler vardı ve ben onlara bir sohbet ortamında bunları sözel olarak nasıl anlatıyorsam yazıya da öyle dökmeye çalıştım. Akademik bir lisanı yok bu kitabın. İşin o cephesine ilgi duyanlar için de her cildin sonuna geniş bir kaynak kitap ve makale listesi koyuyorum.

Mutlaka herkesin okuması gereken kitap, dinlemesini önereceğiniz müzik ve izlenmeli dediğiniz film sizce hangisi?
Süskind'in Parfüm isimli romanını en başta önermem gerekiyor. Tarihi ve sosyal bağlamda gerçek geçmişle birebir örtüşen bir romandır.  Zaten Süskind bildiğiniz gibi aslen tarihçidir. Keza kokuyla bağlantılı olmamasına rağmen insan-doğa-gelişim-evrim ilişkisini anlamak için Yuval Noah Harari'nin Sapiens isimli kitabı. Kokunun biraz daha teknik algısı için de sizin editörlüğünü yapmış olduğunuz Kokuyla Keşfet'ten mutlaka bahsetmemiz gerekiyor. 

Müzik sınırsız bir konu. Çok öznel bir alan telakki ettiğimden öneri yapmayacağım müsaadeniz olursa. Benim eklektik bir zevkim var gibi görünüyor o konuda. Opera da çok seviyorum, progresif metal veya fusion jazz da.

İzlence için de Holywood dışındaki, yani “araba takip sahnesi”, “mutlu son” gibi klişelerin uzağında kalan diğer ülke sinemalarını önerebilirim. Kişisel olarak Nordic Noir denilen türün hastasıyım ama Orta Avrupa sinemasını da çok seviyorum. Özellikle Macaristan, Polonya veya Almanya gibi ülkelerin yakın geçmişle hesaplaştıkları filmler favorilerim.

Sağlık haberciliği üzerine düşüncelerinizi öğrenebilir miyim? Sağlık haberlerinde nelere dikkat ediyorsunuz?
Sağlık haberciliği maalesef ağzı olanın konuştuğu bir alan haline gelmiş durumda. Üçüncü sayfa olayı vardı eskiden gazetelerde, ya bir kıskançlık cinayeti ya da hoş bir manken hanımefendinin cesur fotoğrafları paylaşılırdı. Neredeyse ona benzeteceğim bugün itibariyle sağlık haberlerini. Tabii ki bu sağlığa has bir durum değil. Her anlamda habercilik, yazarlık, editörlük, yani genelde medyanın güncel sorunu. Geçici olduğunu umduğum bu dönemde sözde bilimle, bilim birbirine girmiş, cemiyet haberiyle akademik kaynaklı sağlık haberi arasındaki çizgi kalkmış durumda. Pek çok sağlık haberi hurafeye dayanıyor. Tamam, illa ciddi bir dil kullanma ama gerçek dışını da gerçekmiş gibi gösterme. TV eleştirisi değil, sağlıkla ilgili şeyler söylüyorsun çünkü. Etkisi başka, üstelik etkileme zamanı da farklı söz konusu olan sağlık haberi olduğu zaman. Ben şahsen bir haber okuduğumda, bu haber de bilim, hem de özellikle sağlıkla ilgiliyse orada kaynağı görmek istiyorum. Kim çalışmış, nerede çalışmış, nerede yayınlanmış bu çalışma? Maalesef bunları göremeden genel algı seviyesine hitap edecek sansasyonel ve çoğu kez ayrımcı başlıklarla veriliyor bazı şeyler.   

Sağlıklı iletişiminin olmazsa olmazı size göre nedir?
Dürüst, gerçekçi ve tutarlı olmak ilk koşul. Keza ayrı ve seçkin bir dil kullanarak anlattığını anlaşılmaz hale getirmek, yani kullanılan dil üzerinden kendini konumlandırmaya çalışmak asla kabullenebileceğim şeyler değil.  İletilen mesajın etkisi ve etkime süresi göz ardı edilmeden çalıştırılmalı iletişim kanalları.

Devam kitabı yazmayı düşünüyor musunuz?
Tabii ki. Demiştim, bu zaten dört ciltlik bir projenin ikinci ayağı. İlk kitap Kokular Kitabı'ydı, diğerleri alt başlıkla geliyor ki bu da Parfümler alt başlığını taşıyan ikinci cilt. Devamında bir cilt kokuyu kültür ve tarih üzerinden ele alacak, diğeri de kokunun ayrılmaz bir parçası olduğu lezzet kavramına odaklanacak. Bunların illa ardışık okunması gerekmeyecek zira hepsi kendi içinde bir bütün. Ama gene de bu sırayla, daha doğrusu ilk cildin algı boyutunun işlendiği bir içerikle çıkmasının da elbette bir amacı var. Dolayısıyla ilk cildi bir nevi “altlık” yaparak üzerine istediğiniz diğer cildi okuyabilirsiniz. Elbette tamamlandığında dördünü birden edinirseniz hem benim, hem de Everest Yayınları'nın çok hoşuna gider. 

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
En zor soru bu aslında. “Farklı ifade araçlarına ilgisi olan” biriyim diyebilirim, koku da bu ifade araçlarından biri. Uzun süre Açık Radyo'da “Koku” ismiyle haftalık bir program yaptım; şimdi kitaba dönüşenler de o programların oluşturduğu iskelet zaten. Farklı mecralarda hasbelkader edinmiş olduğum deneyimi paylaşıyorum. Bu bir parfüm tasarımı da olabiliyor, kurumsal bir eğitim de. Aynı zamanda İstanbul Bilgi Üniversitesi bünyesinde Kültürel İncelemeler  Yüksek Lisans Programında “Koku ve Duyuların Kültürel Tarihi” dersini de veriyorum.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge