Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İLETİŞİMİN GELECEĞİNİ TAHMİN ETTİ

"The medium is the message" yani, "Mesaj medyanın kendisidir" diyen Marshall McLuhan Kanadalı iletişim kuramcısı. İsmini daha önce "Global Köy" ve "Guthenberg Galaksisi" adlı kitapları ile duymuş olabilirsiniz.  McLuhan disiplinlerarası bilimler konusunda, özellikle iletişim bilimleri üzerine araştırmalar yaparak, Kültür ve Teknoloji Merkezi açtı.  1960’lı yılların sonuna doğru McLuhan, “Araç Mesajdır” (The Medium is the Message) adlı kitabını yayınlayarak bir anda üne kavuştu. Teknolojinin nasıl kullanıldığı ile ilgili medyadaki gerçek içeriğin kendisi olduğunu anlattı. McLuhan’a göre araç, insanın uzantısıdır. Verilmek istenen mesaj araç ile şekillenir. Bir hikayenin sözle anlatılması, sahnede oynanması, bir radyodan aktarılması veya televizyonda sergilenmesi o hikayenin ilettiği mesajı alan kişi tarafından farklı anlamlar kazanır. İlk defa 1967 yılında yayımlanan ‘Medya Mesajı, Medya Masajıdır’ isimli kitabı ile geleceğin iletiş

HANGİ BLOGLARI TAKİP ETMELİYİZ?

Blog yazarlığına 2005 yılında başladım. O dönemlerde Türkiye’de çok fazla blog yazarı yoktu. Bilgisayarın başında kodlar arasına kaybolup, “Hangi kod ile neyi değiştiririm?”, “Blog dilimi ve tarzımı nasıl oluştururum?” diye çok uğraşırdım.  Zamanla her şey kolaylaştı ve kodlar olmadan seçeneklerle bloglarımızı hazırlar olduk. Yıllardır sağlık bloğu tuttuğum içinde gazeteci arkadaşlarıma sürekli blog yazmalarını söylerim. Size bundan sonra blog analizleri yaparak, takip etmenizi önereceğim blogları listeleyeceğim.  Blog nedir? Bu kadar “blog” kelimesi geçerken, hemen ne anlama geldiğini konuşalım. Blog, İngilizce’deki "web" ve "log" kelimelerinin birleşmesinden yani “ağ” ve “kütük” oluşan weblog kavramının zamanla yaygınlaşması ile oluştu. Güncelden eskiye doğru sıralanmış yazı ve yorumların yayınlandığı, web tabanlı ücretsiz bir yayın. Online günlük gibidir ve dili samimidir. Blog yazarının ilgisi dahilinde sayfasını belli bir alanda tutabilir. Kitap, f

BİLGİLERİ BULUTLARA SAKLIYOR

Zorlu günlerden geçerken, artık daha çok üretmemiz ve daha çok çalışmamız gerekiyor. Onun için bundan sonra ilham verecek hayatları yazacağım. Çünkü hiçbir başarı hiç kimseye altın tepside sunulmuyor.  Tembellik son yılların trendi olsa da hatta çevresindeki çalışanların yolunu tıkayanlara inat, daha çok çalışmaya ne dersiniz?  Ülkemizde teknolojik gelişmeleri kullanıcı bazında sürdürdüğümüz ve hala kadınların bir şeyleri başaramadığı kanısı devam ededursun, yurt dışında neler oluyor bir bakalım.  Bugün ilham veren hayatların ilki, Google’ın rekabet gücünü artıran Diane Greene olacak! Bu ismi daha önce duydunuz mu bilmiyorum ancak, kendisi Silikon Vadisindeki bulut bilişimin öncülerinden.  Diane Greene, inandığı ve heyecan duyduğu işleri yapıyor. İş hayatında sıkça karşılaştığımız vizyon yoksunu ve asalak tiplerden kendimizi korumak içinde zamanı iyi değerlendirmenin önemini ve inandığınız yolu izlememizin önemini vurguluyor. Eğer çıkış yolunuz yoksa da o işten ayr

PSİKOLOĞUNUZ GERÇEKTEN PSİKOLOG MU?

“Hayatı daha güzel nasıl yaşarız?” telaşı ile sürekli bir arayış içerisindeyiz. İnsanların psikolojileri bozulduğunda, zor günler yaşayıp, huzursuz olduklarında çareyi farklı yerlerde arıyorlar. İşte o zamanda denize düşen yılana sarılır misali, her uzatılan daldan medet umuyorlar.  İnsanlar psikoloğa gidiyorlar, çözüm bulamayanlar, yanlış yönlendirilenler ve bu alana güveni kalmayanlar olabiliyor. Mutlu olmanın, daha kaliteli hayat yaşamanın ve sevginin peşinde bilmedikleri denizlere açılıyorlar. Umut tacirlerinin insafsız kollarına düşebiliyorlar.  Son dönemlerde psikologlar da meslektaşları ile ilgili yaşadıkları sorunları daha sık iletir oldular. Durum bu kadar vahim olunca, bazı konuları mercek altına almak gerektiğini anladım.  Psikologlar gerçekten psikolog mu? Psikologların yetkinlikleri ve branşlaşmaları ile ilgili ne gibi çalışmalar var? Ve merak edilen soru “Psikologlar terapi görmeli mi?” gelen yanıtlar ise şöyle: Birçok fakültenin yakın zamana kadar dört

ARTIK FUTBOLCULAR DEĞİL BİLİM İNSANLARI TRANSFER OLSUN

Son günlerde futbola harcanan rakamlar konuşuluyor.  Bu rakamları duydukça aklımdan sürekli şu soru geçiyor; “Futbola harcanan para, bilime harcansa neler olur?” Sürekli maçlara endeksli hayatlar yaşanıyor.  İnsanların yorumlarına bakıyorum da futbola harcanan parayı hiç umursamıyorlar. Bu bonkörlüğü gördükçe içim sızlıyor. Telaffuz edilen rakamları düşününce, bilim insanlarının araştırma yapmak için sürekli proje yazmaları, bütçe bulmak için kapı kapı dolaşmaları gözümün önünde canlanıyor.  Ülkemizde bilimsel çalışma yapılması için inanılmaz zorluklarla karşılaşan bilim insanlarına bu bütçeler ayrılsa, “Şimdi neler yapılırdı?” merak ediyorum.  Üniversiteler Arası Transfer Üniversitelerde yeni bir sistem geliştirilmeli. Belli kriterlere göre bilimsel araştırma yapan bilim insanları hem daha iyi imkanlara sahip olup hem de daha iyi üniversitelere transfer olabilme. Böylece sadece akademisyen mantığındakiler, araştırma yapmaya çalışanların yolunu tıkayamamalı. Çalışan da

HASTALANDIĞIMIZDA NE YAPACAĞIMIZI BİLMİYORUZ!

Hastalandığımızda ne yapıyoruz?  Hiç düşündünüz mü? Yıllardır sağlık haberciliği alanında çalıştığım için sadece haber yapmak için değil, sağlıkla ilgili bilgi almak içinde insanlar bana ulaşırlar. Yakın zamanda yine bir anne bana ulaşıp, çocuğunun durumu ile ilgili çaresiz kaldığını ve nereye başvurması gerektiğini sordu.  İnsanlar hastalandıkları zaman ne yapacaklarını bilmiyorlar. Çünkü o psikoloji, insanı neredeyse çaresiz hissettirdiği için yönlendirmeye gerek duyuyorlar. Üstüne birde, her yerde farklı bilgiler içerisinde doğrusunu bulması konusunda zorluk yaşayınca kafalar iyice karışıyor.  Tedavi için hangi hekime gitmeli? Hangi hastaneye gitse yeterli olur? Muayene olunca verilen ilaçlara güvenip içmeli mi? Yoksa ikinci bir doktora sormak için başka bir hastanenin mi yolu tutulmalı? Kısacası bilgi kirliliği içerisinde insanlar kaybolduğu için acil servisler bu kadar dolu, aile hekimliği sisteminde sorun yaşanıyor ve 2-3. basamak hastanelerde muayene olmak için sıra b

YAŞAM GURUSU HAYATINIZI KURUTMASIN

Günaydın, hayat ne güzel değil mi? Hemen pozitif enerjilerimizi evrene gönderiyoruz. Evren de bize karşılığında dileklerimizi gönderiyor. Böylece aramızda paslaşıyoruz. Hayat çok kolaylaşıyor, çalışmadan kazanıyor, işsiz kalan guru oluyor.  İnsanlara sadece düşünce yoluyla hayatta istediğinizi elde edersiniz palavraları bir süre çok tuttu. Şimdilerin modası ise sağlıklı yaşam! Herkes doğaya dönüyor, yeşili seviyor.  Peki nasıl? Yaşam gurusu gibi takılıp, her gün “günaydın” mesajları atıp, “doğal beslenin”, “organik yiyin” diyenlere selam olsun.  Doğal nedir?  Yediğiniz gıdanın şeklinin yamuk yumuk olmasına organik  diyenleri mi ararsınız. Daha neler neler var. Hayat sanki spordan ibaret gibi davrananlara ne demeli? Koşma modası başladı, herkes bir yerlere koşuyor.  Her gün çok fazla spor yaparsanız sağlığınızı kaybedersiniz. Azı karar, çoğu zarar.  Sürekli bitkisel beslenirseniz, bağışıklık sisteminiz zayıflar, hastalıklar hortlar.  Detoks olayı

BİLİME TUTKU DUYAN ÇOCUKLAR YETİŞTİRMEK İSTER MİSİNİZ?

Bilimsel yayınları keyifle takip eden belli bir kesim var. Bilimsel içerikli dergileri, kitapları okuyup, bilim insanlarını konu alan filmleri ve çizgi filmleri merakla izleyenler bu alanın ne kadar eğlenceli olduğunun farkında. Peki, siz farkında mısınız?  Bilimi seven ve bu alana gönül vermiş, üreten bilim insanlarını daha yakından tanımak, bakış açınızı geliştirecek. Hayatın aslında ne kadar muhteşem olduğunu anlayacak ve yaşama sevinciniz artacak. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Gültekin Çakmakçı ile bilim iletişimi hakkında keyifli bir söyleşi yaptık.  Bilim iletişimi nedir?  Bilim iletişimi, bilimsel araştırma yapanlar ile toplumun farklı kesimlerindeki kişiler arasında bağlar kurarak bilimi halka açıklamak, göstermek veya tecrübe etmesini sağlamak.  Bilim iletişimi ayrıca hükümet bilim politikalarının geliştirilmesi, halk ve bilim insanları arasındaki ilişkiyi anlamak, araştırmak ve geliştirmeyi de içerir. Sadece bilim ve teknoloji

ÇOCUK DOKTORLARI EBEVEYNLERLE NASIL İLETİŞİM KURMALI?

Çocuklar hasta olduğunda ebeveynleri daha da çok telaşlanıyorlar. Canlarından parçaları, en değerli varlıklarının hastalanması onları paniğe sürüklüyor. Durum böyle olunca da çocuk doktorlarının ebeveynlerle iletişimi ayrı bir önem kazanıyor.  Kalp hastalıklı çocukların ebeveynleri ile konuşurken dikkat edilecek hususları Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Kalp Hastalıkları öğretim üyesi Prof. Dr. Serdar Kula ile konuştuk.  Çocuklarının hastalığı olduğunu öğrenen aileler nasıl tepki veriyor? Ebeveynler çocuklarında kalp hastalığı olduğunu öğrendiklerinde şok ve çaresizlik duygusuyla sarsılırlar. Hiçbir şey bir ebeveyni bebeğinin kalbinde ters giden bir şey olduğu bilgisine hazırlayamaz. Her ebeveyn, görünüşte sağlıklı bir bebek büyütürken sıradan bir ateşlenme, nezle ya da karın ağrısı gibi bir sorunla doktora gittiğinde, hatta aşıları ve normal sağlam çocuk kontrolleri sırasında bu kötü haberi alabilir.  Biz hekimlerin bu noktada biraz daha anlayışlı olması gerekli

HEKİMLER MALPRAKTİS DAVALARINA NASIL YAKLAŞMALI?

Hekimler ve sağlık çalışanları riskli vakalara müdahale ederken, defansif tıbba doğru yöneliyor. İşin doğası gereği daha az bilgiye sahip olan hasta, geleceğini belirlerken hekime ve verdiği bilgilere güvenerek hareket eder. Güven duygusuyla teşhis ve tedavi süreci hakkında kararlar alır. Malpraktis davaları ile ilgili farklı örneklerle ele alan Av. Pınar Aksoy merak edilen soruları yanıtladı.  Malpraktis davası nedir? Hekim ile hasta arasındaki ilişkinin temelini güven ilişkisi oluşturmaktadır. Hasta kendi geleceğini belirleme hakkını yönetirken hekimiyle arasındaki güven ilişkisi temelinde hareket eder.  Hekimlik doğası gereği riskli bir meslektir. Her tıbbi girişim sonucunda, tıbbın kabul ettiği ortaya çıkabilecek kötü sonuçlardan hekim sorumlu tutulamaz. Dünya Tabipler Birliği’nin 1992  yılında  yapılan  44. Genel Kurulu’nda kabul edilen bildirgesine göre; Tıbbi Malpraktis (tıbbi uygulama hataları) “hekimin tedavi sırasında standart uygulamayı yapmaması, beceri eks