Ana içeriğe atla

ARTIK FUTBOLCULAR DEĞİL BİLİM İNSANLARI TRANSFER OLSUN

Son günlerde futbola harcanan rakamlar konuşuluyor.  Bu rakamları duydukça aklımdan sürekli şu soru geçiyor; “Futbola harcanan para, bilime harcansa neler olur?” Sürekli maçlara endeksli hayatlar yaşanıyor. 

İnsanların yorumlarına bakıyorum da futbola harcanan parayı hiç umursamıyorlar. Bu bonkörlüğü gördükçe içim sızlıyor. Telaffuz edilen rakamları düşününce, bilim insanlarının araştırma yapmak için sürekli proje yazmaları, bütçe bulmak için kapı kapı dolaşmaları gözümün önünde canlanıyor. 

Ülkemizde bilimsel çalışma yapılması için inanılmaz zorluklarla karşılaşan bilim insanlarına bu bütçeler ayrılsa, “Şimdi neler yapılırdı?” merak ediyorum. 

Üniversiteler Arası Transfer
Üniversitelerde yeni bir sistem geliştirilmeli. Belli kriterlere göre bilimsel araştırma yapan bilim insanları hem daha iyi imkanlara sahip olup hem de daha iyi üniversitelere transfer olabilme. Böylece sadece akademisyen mantığındakiler, araştırma yapmaya çalışanların yolunu tıkayamamalı. Çalışan daha çok kazanmalı, hem maddi hem de manevi karşılığını almalı. 

Futbola Bulunan Bütçeler Bilime De Bulunmalı
Nobel ödülü alan ülkelere bakın, biz neredeyiz? Ülkemizden yapılmış bilimsel bir çalışmanın Nobel Ödülünü almasını geçtim, aday bile yok! Ne kadar acı değil mi? 

Amerika’da yıllarca çalışmış, emek vermiş bir bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar’ın ödülünü hemen sahiplendik. Peki beyin göçünü tersine çevirmek için neler yapılıyor? İnsanlar dünyanın en büyük üniversitelerinde çalışıyorlar, ülkemize dönmeleri için kapıları açmak gerekiyor. Futbola bulunan bütçeler bilime de bulunmalı. 

Yurt dışından ülkemize dönmeyi düşünen bilim insanları ile sık sık konuşuyorum. Onlar imkansızlıklar içerisinde bir şeyler yapmak yerine, büyük bilimsel çalışma yapmaları için kapılarını sonuna kadar aralayan yerleri tercih ediyorlar haklı olarak. Çünkü biz insanlara, “bilim yapın” demiyoruz, gidin “futbolcu olun”, “şarkıcı olun”, “oyuncu olun” diyoruz. 

Bu meslekleri küçümsemiyorum. Tabii ki her meslek çok güzeldir. Ancak, para kazanmanın yolu olarak bunları gösterirseniz, okuyup, çalışıp, araştırma yapıp, bilim üretmek isteyen kaç kişi kalır?

Ursula K. LeGuin ne güzel söylemiş bu konuda; “Eğer bir nesil cehaletin mutluluk olduğunu sanarak yetişirse, bir sonraki nesil cehaletini bile fark edemeyecektir. Çünkü bilginin ne olduğunu bilmeyecektir.”

Türkiye’de ilk uzmanlık alanı olarak kabul edilen muhabirlik spor haberciliğidir. Magazin, ekonomi vardır, ancak iş bilime, sağlığa, eğitime gelince o kısım uzmanlık kabul etmez. Medyada çalışanlar da sağlık, bilim ve teknoloji haberciliğinde uzmanlaşmadıkları için hurafelerle dolu bir medya ortaya çıkar. 

Ancak bilim üreten bilim insanları, ülkemizi yukarılara taşır. Spora harcanan bütçenin bilime ayrılması çok şeyi değiştirebilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge